TRT – TÜRKİYE’NİN
SESİ RADYOSU
TÜRKMENCE
MASASI
YARIŞMA – 2004
İranlı Türkmen
Dinleyici Maya Semizade’nin Kompozisyonu
“KÜLTÜRLERARASI
DİALOĞUN, DÜNYA BARIŞINA, ÜLKELERİMİZ ARASINDAKİ DOSTLUĞA VE KARDEŞLİĞE KATKILARI”
Kültürler arası
diyalog, dünyadaki hoşgörülü insanları din, renk, cinsiyet farklılığına
bakılmaksızın bütünleştiren bir ilişkiler bütünüdür. Kültürler arası diyaloga
dünyada hoşgörüyü ilke edinen gelişmiş ülkeler öncülük etmektedirler.
Kültürler arası
diyalogun amacı, dünya barışını ve hoşgörüyü daim kılmaktır. Savaşlarla,
anlaşmazlıklarla huzuru kaçan dünyamızın zaten kendi derdi kendine yetmektedir.
Gezegenimizin sahibi olan insanlar, kendilerini koynunda besleyen “Dünya
Ana’yı” sadece barış yoluyla felaketlerden kurtarabileceklerdir. Bunun için her
şeyden önce dünya halklarının ve ülkelerinin arasında kültürlerarası diyalogun
yola konulması gerekmektedir.
Kültürlerarası
diyalog, dünya barışı, ülkelerimiz arasındaki dostluk ve kardeşlik için çok
büyük öneme sahiptir. Dünyada ülkeler ve halklar arasında kültürlerarası
diyalogun yola konulmasında, adaleti ve hoşgörüyü ilke edinen, Osmanlı
imparatorluğundan örnek alan, dünyada barışın güvencesi olarak bilinmekte olan
Türkiye Cumhuriyeti devleti tüm insanlık için önemli çabalar sarfetmektedir. Buna
tarihten ve günümüzden verebileceğimiz sayısız örnekler bulunmaktadır.
Tarihten örnek
vermek gerekirse bunun en güzel örneği tartışmasız Büyük Osmanlı
İmparatorluğudur. Osmanlı imparatorluğu, Ertuğrul Gazi’nin üçüncü oğlu Osman
Gazi’nin kurduğu, insanlık tarihinde hoşgörüyü zirveye çıkaran en kudretli bir
devlet olmuştur.
Türkmen ilim
adamı Prof. Dr. Ata Cıkıyev’in özellikle vurguladığı gibi: “Osmanlı
imparatorluğunun yönettiği topraklardaki durum, Moğol Cengiz Han’ın işgal
ettiği ülkelerdeki durumdan tamamen farklıdır. Cengiz Han, işgal ettiği
ülkeleri yakıp yıkmış, ilim ocakları olan kütüphaneleri de yok etmiştir.
Böylece, Cengiz Han insanlığa çok büyük zararlar vermiştir. İlmin, kültürün
gelişmesine balta vurmuştur. İnsanlığın gelişmesini aksatmıştır. Büyük Türk
devlet adamı Osman Gazi ise, himayesindeki tüm ülkeleri adalet ve sonsuz
hoşgörüyle bayındır yapmış, yetişmiş insanları bir yere toplayıp, onların
insanlığın gelişmesi için yaptıkları her türlü çalışmaları destekleyip, dünya
uygarlığının gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır. Onun, insanlık tarihinde
en büyük devleti kurmasının altında yatan gerçekler bunlardır.”
1299 yılında
Osman Gazi tarafından kurulan bu imparatorluk, tarih sahnesinde kaldığı 624
sene içerisinde, 36 padişahla dünyanın üç kıtasında yani Asya, Avrupa ve
Afrika’da adaleti ve hoşgörüyü hakim kılmıştır.
Osmanlı yönettiği topraklarda herkese
eşit davranmıştır. Osmanlı imparatorluğunun hiçbir vatandaşı inandığı dinden
dolayı dışlanmamış, farklı bir muamele görmemiştir. Osmanlı yönettiği
toprakların halklarının kültürüne ve inancına dokunmamıştır. Tam tersine
onların kültürlerini ve inançlarını koruma altına almıştır. Osmanlı devletinin
güttüğü hoşgörü siyaseti sonucunda, farklı kültürler ve dinler kaynaşmıştır. Bu
durum Osmanlıyı insanlık tarihinde en çok varlığını sürdüren bir imparatorluğa
dönüştürmüştür. Osmanlı sağladığı adalet ve uyguladığı hoşgörü sayesinde,
gittiği topraklarda insanlardan güler yüz bulmuştur. Osmanlı devletinin
insanlık tarihinde en uzun süre
yaşamasına, ortaya koyduğu kültürlerarası diyalog başlıca sebep olmuştur.
Zamanında adaletin ve hoşgörünün
güvencesine dönüşen Osmanlı devletinin ortaya koyduğu kültürlerarası diyalog
sayesinde, imparatorluk içerisindeki halkların arasındaki ilişkiler de
gelişmiştir. Osmanlı devleti geliştirdiği kültürlerarası diyalog ile dünya
barışına, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğa ve kardeşliğe de önemli
katkılar sağlamıştır. Osmanlı imperatorluğunun altı yüz yıldan fazla tarihin
sahnesinde kalması da bunun bir ispatıdır. Osmanlı devleti, kültürlerarası
diyaloga çok büyük önem vermiştir. Osmanlı siyasetinin başlıca hedefi de
kültürlerarası diyaloğun geliştirilmesi olmuştur. Bu sayede imparatorluk
içerisindeki değişik kültürlerin halkları da bir millet gibi hareket etmişlerdir.
Osmanlının her zaman canlı tuttuğu kültürel ilişkiler, halkların ve ülkelerin
bir-birini daha iyi tanımasına yardımcı olmuştur. Birbirini yakından tanıyan
halklar ise, kendi aralarında barışı, dostluğu ve kardeşliği geliştirip
pekiştirmişlerdir. Bir-birleriyle daima iyi ilişkiler içerisinde olmuşlardır.
Osmanlı hayata başarıyla geçirdiği
hoşgörü ve eşitlik siyasetiyle, kültürlerarası diyalogu üst düzeye çıkarmıştır.
Böylece, tarih sahnesinde kaldığı sürece dünya barışının, ülkelerin arasındaki
dostluğun ve kardeşliğin güvencesi olmuştur. Osmanlının güttüğü siyaset,
kültürlerarası diyalogun dünya barışına, ülkelerimiz arasındaki dostluğa ve
kardeşliğe sağladığı katkıların en güzel örneğidir. Bilindiği gibi, Osmanlı
imparatorluğunun tarih sahnesinden çekilmesinden sonra, onun yönettiği
topraklarda karışıklıklar ortaya çıkmıştır. Osmanlının sağladığı ve koruyup,
kolladığı kültürlerarası diyalog kalmamıştır. Bunun sonucunda ise, söz konusu
bölgelerde Osmanlının adaletinin ve hoşgörüsünün yerine savaşlar ve gözyaşı
hakim olmuştur. Maalesef, günümüzde de daha önce Osmanlının yönettiği
bölgelerde gerginlikler, anlaşmazlıklar, şavaşlar devam etmektedir. Bu, tarihte
Osmanlı devletinin, ülkelerin arasındaki dostluğu ve kardeşliği pekiştiren
kültürlerarası diyalogu ve onun güvencesi olan hoşgörü siyasetini başarıyla
hayata geçirdiğinin ispatıdır. Daha önce Osmanlı yönetiminde kalan, şimdi ise
gerginliklerin, anlaşmazlıkların, savaşların pençesinde kıvranan bölgeler,
halklar ve ülkeler, Osmanlının güttüğü siyaset gibi bir siyasetin, onun bulduğu
gibi bir çözümün özlemini çekmektedirler. Söz konusu bölgelerde tekrar barışın,
dostluğun ve kardeşliğin hakim kılınabilmesi için, tarihte Osmanlının yaptığı
uygulamalardan örnek alınmalı ve kültürlerarası diyalogun yola konulup,
geliştirilmesine ve pekiştirilmesine öncelikle önem verilmelidir. Yani kısaca
söylemek gerekirse, tarihten ders alınmalıdır. Tarihte Osmanlının sağladığı
sonsuz adaletten ve hoşgörüden istifade ederek mutlu bir hayat yaşamış, şimdi
ise gerginliklerin, anlaşmazlıkların ve savaşların pençesinde çıkış yolu arayan
bölgelerde, kültürlerarası diyalogun yola konulması, söz konusu bölgelerde
yaşayan halkların birbirlerini daha iyi tanımasına ve böylece eskisi gibi
yeniden kaynaşmasına yardım edecektir. Dünyanın sorunlu bölgelerindeki
ülkelerin ve halkların arasında, kültürlerarası diyalogun inşa edilmesi, tüm
insanlığın ortak arzusu olan dünya barışına da büyük katkılar sağlayacaktır.
Çünkü, kültürlerarası diyalog, ülkelerin ve halkların arasındaki anlaşmazlıkları
ve düşmanlıkları tamamen yok etmektedir ve edecektir.
Kültürlerarası
diyalogu sağlamış olan halklar ve ülkeler, her zaman barıştan, dostluktan ve
kardeşlikten yana tavır sergilemektedirler. Kültürlerarası diyalog, aslında tüm
insanlığın ötesinin Adem ile Havva’dan geldiğini, yani bütün halkların
kardeşliğini anlatıp, hatırlatmaktadır. Kültürlerarası diyalog sayesinde
halklar ve ülkeler tüm insanlığın bir ailenin fertleri olduğunu
öğrenmektedirler. Kültürlerarası diyalog, tüm halkların bir aile olduğunu ve
kardeş gibi hereket edilmesinin gerekliliğini ortak duygularla, hislerle
insanların kalplerine yerleştirmektedir. Dünya halkları, kültürlerarası diyalog
aracılığıyla tüm insanlığın ötesinin bir olduğu şuuruna eriştikten sonra, kimse
kimseye silah çekmeyecektir. Suçsuz çocukların öksüz kalmalarına, insanların
gereksiz nedenlerden birbirine kırıcı sözler söyleyip, kötü davranmasına
kimsenin gönlü razı olmayacaktır. Bu sayede insanların arasında hiçbir
anlaşmazlık kalmayacaktır. Kültürlerarası diyalogla, insanlığın yüce
değerlerini öğrenmiş halklar, dünya barışı, ülkelerin arasındaki dostluk ve
kardeşlik için mücadele edeceklerdir.
Kültürlerarası
diyaloğun tarihteki Türk devletleri tarafından sürekli geliştirilmesi, onların
devamı olan Türkiye Cumhuriyeti devletini dünyada itibarlı bir konuma
getirmiştir. Bu gerçeği bilen ülkeler Türkiye’ye büyük saygı göstermektedirler
ve güvenmektedirler. Dünya barışını, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğu
ve kardeşliği pekiştiren kültürlerarası diyalogun tüm dünyada hakim kılınması
siyaseti, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin
de güttüğü dünya siyesetinin temelini oluşturmuştur. M. K. Atatürk, Türk
milletinin tarihte kurduğu devletlerle hayata geçirdiği kültürlerarası
diyalogla, dünya barışının sağlamlaştırılıp, ülkelerin arasındaki dostluğun ve
kardeşliğin daha da ileriye götürülmesi için büyük hizmetler etmiştir. İleri
görüşlü bir önder olan M. K. Atatürk, tüm dünyada barışın hakim kılınmasının
mücadelesini vermiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, çağına kendi dahilik
damgasını vuran, zeki, ilerigörüşlü, büyük komutan, tecrübeli devlet adamı
Atatürk, kültürlerarası diyalogun, dünya barışına, ülkelerin arasındaki
dostluğa ve kardeşliğe büyük katkılar sağladığını çok iyi anlamıştır. Bundan
dolayı Büyük Önder M. K. Atatürk “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiştir. Büyük
Önder Atatürk’ün bu sözü, kültürlerarası diyalogun dünya barışıyla,
ülkelerarası dostluğu ve kardeşliği sağladığını ifade etmektedir. Atatürk, bu
sözüyle, tüm insanlığa seslenmiş ve kültürlerarası diyalogun, dünya barışına,
ülkelerimiz arasındaki dostluğa ve kardeşliğe büyük katkılar sağladığına dikkat
çekmiştir. Atatürk, dünya barışı için ülkelerin ilk önce iç barışı, sonra da
bölgesel barışı ve istikrarı sağlaması gerektiğini söylemekle, tüm insanlığa
dünya barışına giden yolu göstermiştir. Atatürk, yurt içindeki, bölgedeki ve
dünyadaki barışın tahsisi için, kültürlerarası diyalogun öncelikli geldiğini
belirtmiştir. Bu yüzden Büyük Önder M. K. Atatürk, zamanında kültürlerarası
diyaloga çok büyük önem vermiş, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğun ve
kardeşliğin pekiştirilmesine, dünya barışının sağlanmasına büyük hizmetlerde
bulunmuştur. Atatürk “Yurtta barış, dünyada barış” şiarıyla, insanlığı
kaynaştırmak için çabalamıştır. Atatürk, hayata geçirdiği önemli işlerle
insanların ufkunda barışa giden bir aydınlık yol yaratmıştır. Atatürk’ün
Çanakkale Şehitliğinde yatan yabancı askerleri Türk askerleri gibi Türkiye
Cumhuriyetinin vatandaşları sayması, onun kültürlerarası diyaloga ne kadar
büyük önem verdiğinin bir kanıtıdır.
Atalarımızın,
tarihte dünya barışı, ülkeler ve halklar arasındaki dostluk ve kardeşlik için
güttüğü, tüm insanlığın mutlu geleceğini hedefleyen siyaset, bizzat Atatürk’ün
gayretleriyle Türkiye Cumhuriyetinin de ana siyasetinin bel kemiğini
oluşturmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan beri tarihte yaşamış Türk
devletlerinin, imparatorluklarının hayata geçirdiği: dünya barışının, ülkelerin
ve halkların arasındaki dostluğun ve kardeşliğin, kültürlerarası diyalog ile
geliştirilmesi ve pekiştirilmesi siyasetini başarıyla devam ettirmektedir.
Bundan dolayı Türkiye Cumhuriyeti NATO’nun en önemli müttefiklerinden biri
konumundadır. Türkiye, bölgesinde olduğu gibi dünyada da, barışı, ülkelerin ve
halkların arasındaki dostluğu ve kardeşliği daim kılmak için büyük gayretler
göstermektedir. Yani, Türkiye ortaya koyduğu kültürlerarası diyalog
aracılığıyla, dünya barışına, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğa ve
kardeşliğe büyük katkılar yapmaya devam etmektedir.
Türkiye
Cumhuriyeti Büyük Önder Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” görüşüne
bağlılıkla yürüttüğü siyaset ile dünyadaki barış çabalarında ve yapılmakta olan
insani yardımlarda öncü görevini üstlenmektedir. Dünyanın istikrarsız
bölgelerindeki çok uluslu barış kuvvetlerinde görev yapmakta olan Türk
askerlerinin sorumluluklarındaki bölgelerde ortaya koyduğu kültürlerarası
diyalog, oradaki halkların ve ülkelerin birbirlerini daha iyi tanımasına,
bundan dolayı bir-birleriyle kaynaşmasına yardım etmektedir. Bu dünya barışı
için çok önemli bir katkıdır. İstikrarsız bölgelerde görev yapan Türk
askerlerinin bölge halkının büyük sevgisini ve saygısını kazanması, onların,
dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetinin kültürlerarası diyalogun geliştirilmesinde köklü
tecrübelere sabip olduğunu göstermektedir. Barışı koruma görevini yürüten Türk
askerlerinin kazandığı başarılar da, Türkiye’nin ülkelerin ve halkların
arasındaki dostluğu ve kardeşliği, dolayısıyla da dünya barışını pekiştiren
kültürlerarası diyaloga çok büyük önem verdiğinin bir kanıtıdır.
Kültürlerarası
diyalog, dünya barışının, ülkelerimiz arasındaki dostluğun ve kardeşliğin
güvencesidir demiştik. Bu yüzden ülkelerin ve halkların arasındaki kültürel
diyalog daha da ileriye götürülmelidir ve pekiştirilmelidir. Kültürlerarası
diyalog, halkların birbirlerini daha iyi tanımasına ve birbirlerine karşı saygı
duymasına yardım edecektir. Kültürlerarası diyalogu sağlamış ülkelerin ve
halkların arasında her hangi bir anlaşmazlık, tatsızlık olmayacaktır. Başka bir
ifadeyle, kültürlerarası diyalogla çözümlenemeyecek bir mesele yoktur.
Kültürlerarası diyalog, insanoğlunun düşüncesini geliştirip, ufkunu
genişletmektedir. Aynı zamanda da, insanlığın geleceğini aydınlatmaktadır. Bu
gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin Avrupa Birliğine üye
olması, dünyada kültürlerarası diyalogun daha da yaygınlaşmasına, dünya
barışının pekiştirilmesine, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğa ve
kardeşliğe büyük katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin ülke içinde ve dünyada barışın
daimi kılınmasında, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğun ve kardeşliğin
pekiştirilmesinde sağladığı büyük başarılardan dolayı Avrupa Birliğine tam
üyeliği düşünülmektedir. Modern, laik, demokratik ve hukuk devleti olan
Türkiye, barışın, ilmin ve kardeşliğin ocağına dönüşmüştür. Bu işte, tarihte
kurduğu sayısız devletler, imparatorluklar ile çağlara adalet ve hoşgörü
damgasını vuran barış sever, güleryüzlü Türk milletinin de payı büyüktür. Türk
milleti barışı ve kardeşliği istediği için, Türkiye devleti dünyada bu konuda
mücadele veren büyük güce dönüşmüştür ve dünya ülkelerine, özellikle de müslüman
ülkelere örnek olmuştur.
Türkiye, Avrupa Birliğine üye olduğunda
kültürlerarası diyalogla dünya barışını, ülkelerin ve halkların arasındaki
dostluğu ve kardeşliği pekiştirme konusunda sahip olduğu engin tecrübelerini
Avrupa ülkeleri ile paylaşacaktır ve bu konudaki çabalarını daha da ileriye
götürecektir. Dolayısıyla, Avrupa Birliğinin dünya barışı konusunda daha etkin
çalışmalar yapmasına yardımcı olacaktır.
Biz,
Türkiye’nin Sesi Radyosu’nun Türkmence Yayınının dinleyicileri olarak, dünya
barışı için insanlık tarihinde atılacak en büyük adım olarak Türkiye’nin Avrupa
Birliğine üyeliğinin gerçeğe dönüşmesini yürekten desteklemekteyiz ve
istemekteyiz. Türkiye’nin üyeliği, Avrupa Birliğinin güvenilirliğini, sorunları
çözme etkinliğini, dünya barışına sağladığı katkıyı ve külkürlerarası diyaloga
verdiği desteği de arttıracaktır. Yani, Türkiye üye olduğunda, Avrupa Birliği
ortaya koyacağı kültürlerarası diyalog aracılığıyla, dünya barışı, ülkelerin ve
halkların arasındaki dostluk ve kardeşlik için daha önemli ve büyük işler
yapabilecektir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği insanlığın kaynaşmasına
hizmet edecektir. Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Doğu ile Batının insanlık
değerlerini bütünleştirerek, dünya barışını daim kılacaktır. Ayrıca, ülkelerin
ve halkların arasındaki dostluğu ve kardeşliği de, sağlayacağı kültürlerarası
diyalogla daha da pekiştirecektir. Türkiye’nin bu konuda yürütmekte olduğu
siyaset, tüm insanlığın geleceğinin aydın olmasını amaçlamaktadır. Tüm
insanlığın güzel geleceği için yapmakta olduğu çalışmalarından dolayı Türkiye
Cumhuriyeti’ne minnettar olmalıyız ve elimizden gelen gerekli desteği
vermeliyiz. Çünkü bu, bizim menfaatimize, tüm insanlığın ve geleceğimizin
menfaatinedir.
Kısaca,
Türkiye’nin AB’ye üyeliğiyle, dünya barışı, ülkelerin ve halkların arasındaki
dostluk ve kardeşlik için önem arz eden kültürlerarası diyalog alanında da
büyük bir iş hayata geçirilmiş olacaktır. Kültürlerarası diyalogun dünya
barışına, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki dostluğa ve kardeşliğe daha
fazla katkı yapabilmesine imkan yaratacak bu fırsattan Avrupa Birliğinin doğru
kararlarla faydalanması, yani Türkiye’yi tam üyeliğe kabul etmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin üyeliği, aynı zamanda tüm insanlığın değerlerinin bir bütün
olduğunu da kanıtlayacaktır.
Türkiye devlet radyo-televizyon kurumu
da, TRT’nin Türkiye’nin Sesi Radyosu aracılığıyla kültürlerarası diyalogun
geliştirilmesine büyük katkılar yapmaktadır. Türkiye’nin dünyaya açılan bir
penceresi olan Türkiye’nin Sesi Radyosu, ülkelerin ve halkların arasındaki
kültürel diyalogun, dostluğun ve kardeşliğin pekiştirilmesinde büyük hizmetler
vermektedir. Kendimizden örnek verirsek, Türkiye’nin Sesi Radyosu aracılığıyla
biz dünyada yaşayan kardeşlerimizden haberdar olmaktayız. Yani, radyonuz dünya
Türkmenlerini, dolayısıyla da tüm insanlığı ortak değerlerde bütünleştirip,
kaynaştırmaktadır. Türkiye’nin Sesi Radyosu bizim için dünyanın sesidir. Aynı
zamanda, dünyada olup bitenleride tarafsız bir şekilde, sıcağı-sıcağına
Türkiye’nin Sesi Radyosu’ndan öğrenmekteyiz. Ayrıca, radyo programları
aracılığıyla Türk kardeşlerimizin tarihini, kültürünü, sağladığı ilerlemeleri
ve diğer halkları da çok yönlü tanımaktayız. Radyonuz, Türk medeniyetinin ve
Türkiye Cumhuriyeti devletinin her yönüyle tanıtılması konusunda büyük
hizmetler vermektedir. Bu sadece bizim kardeşliğimizi ve dostluğumuzu değil,
tüm insanlığın kardeşliğini ve dostluğunu da pekiştirmektedir. Bu da bir
kültürlerarası diyalog işi değil midir?! Yani, kültürlerarası diyalogun
sağlanmasında kazanılan bir başarı değil midir?! Türkiye’nin Sesi Radyosu
çeşitli dillerde yaptığı yayınlarla, külkürlerarası diyaloga verdiği önemi
göstermektedir ve böylece dünya barışına, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki
dostluğun ve kardeşliğin geliştirilmesine hizmet etmektedir. Dünya barışı,
ülkelerimiz ve halklar arasındaki dostluk ve kardeşlik bakımından çok büyük
önem arz eden kültürlerarası diyalogun geliştirilmesi için, Türkiye’nin Sesi
Radyosu aracılığıyla barışsever tüm insanlara sesleniyoruz: “Bütün halkların
Adem ile Havva’dan türediğini, yani aslımızın bir olduğunu unutmayalım!
Yaşadığımız ülkeler, konuştuğumuz diller, ten renklerimiz, Allah’a ulaşmak için
kullandığımız yollar – dinlerimiz, simalarımız farklı da olsa, ötemiz birdir.
Aynı ana ile babanın nesliyiz. Gelin, hep beraber, dünya barışı, ülkelerimizin
ve halklarımızın dostluğu ve kardeşliği için kültürlerarası diyalogu var
gücümüzle destekleyelim, geliştirelim. Hoşgörü ile tüm insanlığı kucaklayan
büyük Türk düşünürü, şairi ve din adamı Mevlana Celaleddin Rumi’nin çağrısına
kulak verelim. Bu dünya kimseye kalmayacaktır. Gelecek nesillere barışın hakim
olduğu, istikrarlı, bayındır, güzel, mutlu bir hayatın yaşanabileceği bir dünya
bırakalım!”
Büyük şairimiz
Karacaoğlan’ın sözleriyle özetlemek gerekirse:
Kadir Mevlam, bir dileğim var Senden,
Şöhretimizi, şanımızı arttır bizim.
Altmış kardeş
olsak da, aynı anadan,
Bir softaya
el uzatsak, hepimiz…
Şairimiz Karacaoğlan’nın bu
istekleri, Türkiye’nin önderliğinde kültürler arası diyalogun dünya barışına,
ülkelerimiz arasındaki dostluğa ve kardeşliğe sağladığı bütünleştirici,
kaynaştırıcı katkılarıyla hayata geçirilir, İnşallah!
Ogulmaya
SEMİZADE
Filolog,
araştırmacı, gazeteci ve yazar.
Türkmensahra
Kelala Şehri. Hıyaban: İmam Hüseyin 6. Pelak 8. İRAN
TEL: +98
17 44 24 19 77 (EV) e-mail: didar_samayzadeh@yahoo.com