TRT – TÜRKİYE’NİN SESİ RADYOSU

TÜRKMENCE MASASI

YARIŞMA – 2004

 

İranlı Türkmen Dinleyici Maya Semizade’nin Kompozisyonu

 

 

“KÜLTÜRLERARASI DİALOĞUN, DÜNYA BARIŞINA, ÜLKELERİMİZ ARASINDAKİ DOSTLUĞA VE KARDEŞLİĞE  KATKILARI”

 

Kültürler arası diyalog, dünyadaki hoşgörülü insanları din, renk, cinsiyet farklılığına bakılmaksızın bütünleştiren bir ilişkiler bütünüdür. Kültürler arası diyaloga dünyada hoşgörüyü ilke edinen gelişmiş ülkeler öncülük etmektedirler.

Kültürler arası diyalogun amacı, dünya barışını ve hoşgörüyü daim kılmaktır. Savaşlarla, anlaşmazlıklarla huzuru kaçan dünyamızın zaten kendi derdi kendine yetmektedir. Gezegenimizin sahibi olan insanlar, kendilerini koynunda besleyen “Dünya Ana’yı” sadece barış yoluyla felaketlerden kurtarabileceklerdir. Bunun için her şeyden önce dünya halklarının ve ülkelerinin arasında kültürlerarası diyalogun yola konulması gerekmektedir.          

Kültürlerarası diyalog, dünya barışı, ülkelerimiz arasındaki dostluk ve kardeşlik için çok büyük öneme sahiptir. Dünyada ülkeler ve halklar arasında kültürlerarası diyalogun yola konulmasında, adaleti ve hoşgörüyü ilke edinen, Osmanlı imparatorluğundan örnek alan, dünyada barışın güvencesi olarak bilinmekte olan Türkiye Cumhuriyeti devleti tüm insanlık için önemli çabalar sarfetmektedir. Buna tarihten ve günümüzden verebileceğimiz sayısız örnekler bulunmaktadır.

Tarihten örnek vermek gerekirse bunun en güzel örneği tartışmasız Büyük Osmanlı İmparatorluğudur. Osmanlı imparatorluğu, Ertuğrul Gazi’nin üçüncü oğlu Osman Gazi’nin kurduğu, insanlık tarihinde hoşgörüyü zirveye çıkaran en kudretli bir devlet olmuştur.

Türkmen ilim adamı Prof. Dr. Ata Cıkıyev’in özellikle vurguladığı gibi: “Osmanlı imparatorluğunun yönettiği topraklardaki durum, Moğol Cengiz Han’ın işgal ettiği ülkelerdeki durumdan tamamen farklıdır. Cengiz Han, işgal ettiği ülkeleri yakıp yıkmış, ilim ocakları olan kütüphaneleri de yok etmiştir. Böylece, Cengiz Han insanlığa çok büyük zararlar vermiştir. İlmin, kültürün gelişmesine balta vurmuştur. İnsanlığın gelişmesini aksatmıştır. Büyük Türk devlet adamı Osman Gazi ise, himayesindeki tüm ülkeleri adalet ve sonsuz hoşgörüyle bayındır yapmış, yetişmiş insanları bir yere toplayıp, onların insanlığın gelişmesi için yaptıkları her türlü çalışmaları destekleyip, dünya uygarlığının gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır. Onun, insanlık tarihinde en büyük devleti kurmasının altında yatan gerçekler bunlardır.”

1299 yılında Osman Gazi tarafından kurulan bu imparatorluk, tarih sahnesinde kaldığı 624 sene içerisinde, 36 padişahla dünyanın üç kıtasında yani Asya, Avrupa ve Afrika’da adaleti ve hoşgörüyü hakim kılmıştır.

Osmanlı yönettiği topraklarda herkese eşit davranmıştır. Osmanlı imparatorluğunun hiçbir vatandaşı inandığı dinden dolayı dışlanmamış, farklı bir muamele görmemiştir. Osmanlı yönettiği toprakların halklarının kültürüne ve inancına dokunmamıştır. Tam tersine onların kültürlerini ve inançlarını koruma altına almıştır. Osmanlı devletinin güttüğü hoşgörü siyaseti sonucunda, farklı kültürler ve dinler kaynaşmıştır. Bu durum Osmanlıyı insanlık tarihinde en çok varlığını sürdüren bir imparatorluğa dönüştürmüştür. Osmanlı sağladığı adalet ve uyguladığı hoşgörü sayesinde, gittiği topraklarda insanlardan güler yüz bulmuştur. Osmanlı devletinin insanlık tarihinde en  uzun süre yaşamasına, ortaya koyduğu kültürlerarası diyalog başlıca sebep olmuştur.

Zamanında adaletin ve hoşgörünün güvencesine dönüşen Osmanlı devletinin ortaya koyduğu kültürlerarası diyalog sayesinde, imparatorluk içerisindeki halkların arasındaki ilişkiler de gelişmiştir. Osmanlı devleti geliştirdiği kültürlerarası diyalog ile dünya barışına, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğa ve kardeşliğe de önemli katkılar sağlamıştır. Osmanlı imperatorluğunun altı yüz yıldan fazla tarihin sahnesinde kalması da bunun bir ispatıdır. Osmanlı devleti, kültürlerarası diyaloga çok büyük önem vermiştir. Osmanlı siyasetinin başlıca hedefi de kültürlerarası diyaloğun geliştirilmesi olmuştur. Bu sayede imparatorluk içerisindeki değişik kültürlerin halkları da bir millet gibi hareket etmişlerdir. Osmanlının her zaman canlı tuttuğu kültürel ilişkiler, halkların ve ülkelerin bir-birini daha iyi tanımasına yardımcı olmuştur. Birbirini yakından tanıyan halklar ise, kendi aralarında barışı, dostluğu ve kardeşliği geliştirip pekiştirmişlerdir. Bir-birleriyle daima iyi ilişkiler içerisinde olmuşlardır.

Osmanlı hayata başarıyla geçirdiği hoşgörü ve eşitlik siyasetiyle, kültürlerarası diyalogu üst düzeye çıkarmıştır. Böylece, tarih sahnesinde kaldığı sürece dünya barışının, ülkelerin arasındaki dostluğun ve kardeşliğin güvencesi olmuştur. Osmanlının güttüğü siyaset, kültürlerarası diyalogun dünya barışına, ülkelerimiz arasındaki dostluğa ve kardeşliğe sağladığı katkıların en güzel örneğidir. Bilindiği gibi, Osmanlı imparatorluğunun tarih sahnesinden çekilmesinden sonra, onun yönettiği topraklarda karışıklıklar ortaya çıkmıştır. Osmanlının sağladığı ve koruyup, kolladığı kültürlerarası diyalog kalmamıştır. Bunun sonucunda ise, söz konusu bölgelerde Osmanlının adaletinin ve hoşgörüsünün yerine savaşlar ve gözyaşı hakim olmuştur. Maalesef, günümüzde de daha önce Osmanlının yönettiği bölgelerde gerginlikler, anlaşmazlıklar, şavaşlar devam etmektedir. Bu, tarihte Osmanlı devletinin, ülkelerin arasındaki dostluğu ve kardeşliği pekiştiren kültürlerarası diyalogu ve onun güvencesi olan hoşgörü siyasetini başarıyla hayata geçirdiğinin ispatıdır. Daha önce Osmanlı yönetiminde kalan, şimdi ise gerginliklerin, anlaşmazlıkların, savaşların pençesinde kıvranan bölgeler, halklar ve ülkeler, Osmanlının güttüğü siyaset gibi bir siyasetin, onun bulduğu gibi bir çözümün özlemini çekmektedirler. Söz konusu bölgelerde tekrar barışın, dostluğun ve kardeşliğin hakim kılınabilmesi için, tarihte Osmanlının yaptığı uygulamalardan örnek alınmalı ve kültürlerarası diyalogun yola konulup, geliştirilmesine ve pekiştirilmesine öncelikle önem verilmelidir. Yani kısaca söylemek gerekirse, tarihten ders alınmalıdır. Tarihte Osmanlının sağladığı sonsuz adaletten ve hoşgörüden istifade ederek mutlu bir hayat yaşamış, şimdi ise gerginliklerin, anlaşmazlıkların ve savaşların pençesinde çıkış yolu arayan bölgelerde, kültürlerarası diyalogun yola konulması, söz konusu bölgelerde yaşayan halkların birbirlerini daha iyi tanımasına ve böylece eskisi gibi yeniden kaynaşmasına yardım edecektir. Dünyanın sorunlu bölgelerindeki ülkelerin ve halkların arasında, kültürlerarası diyalogun inşa edilmesi, tüm insanlığın ortak arzusu olan dünya barışına da büyük katkılar sağlayacaktır. Çünkü, kültürlerarası diyalog, ülkelerin ve halkların arasındaki anlaşmazlıkları ve düşmanlıkları tamamen yok etmektedir ve edecektir.   

Kültürlerarası diyalogu sağlamış olan halklar ve ülkeler, her zaman barıştan, dostluktan ve kardeşlikten yana tavır sergilemektedirler. Kültürlerarası diyalog, aslında tüm insanlığın ötesinin Adem ile Havva’dan geldiğini, yani bütün halkların kardeşliğini anlatıp, hatırlatmaktadır. Kültürlerarası diyalog sayesinde halklar ve ülkeler tüm insanlığın bir ailenin fertleri olduğunu öğrenmektedirler. Kültürlerarası diyalog, tüm halkların bir aile olduğunu ve kardeş gibi hereket edilmesinin gerekliliğini ortak duygularla, hislerle insanların kalplerine yerleştirmektedir. Dünya halkları, kültürlerarası diyalog aracılığıyla tüm insanlığın ötesinin bir olduğu şuuruna eriştikten sonra, kimse kimseye silah çekmeyecektir. Suçsuz çocukların öksüz kalmalarına, insanların gereksiz nedenlerden birbirine kırıcı sözler söyleyip, kötü davranmasına kimsenin gönlü razı olmayacaktır. Bu sayede insanların arasında hiçbir anlaşmazlık kalmayacaktır. Kültürlerarası diyalogla, insanlığın yüce değerlerini öğrenmiş halklar, dünya barışı, ülkelerin arasındaki dostluk ve kardeşlik için mücadele edeceklerdir. 

Kültürlerarası diyaloğun tarihteki Türk devletleri tarafından sürekli geliştirilmesi, onların devamı olan Türkiye Cumhuriyeti devletini dünyada itibarlı bir konuma getirmiştir. Bu gerçeği bilen ülkeler Türkiye’ye büyük saygı göstermektedirler ve güvenmektedirler. Dünya barışını, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğu ve kardeşliği pekiştiren kültürlerarası diyalogun tüm dünyada hakim kılınması siyaseti, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin de güttüğü dünya siyesetinin temelini oluşturmuştur. M. K. Atatürk, Türk milletinin tarihte kurduğu devletlerle hayata geçirdiği kültürlerarası diyalogla, dünya barışının sağlamlaştırılıp, ülkelerin arasındaki dostluğun ve kardeşliğin daha da ileriye götürülmesi için büyük hizmetler etmiştir. İleri görüşlü bir önder olan M. K. Atatürk, tüm dünyada barışın hakim kılınmasının mücadelesini vermiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, çağına kendi dahilik damgasını vuran, zeki, ilerigörüşlü, büyük komutan, tecrübeli devlet adamı Atatürk, kültürlerarası diyalogun, dünya barışına, ülkelerin arasındaki dostluğa ve kardeşliğe büyük katkılar sağladığını çok iyi anlamıştır. Bundan dolayı Büyük Önder M. K. Atatürk “Yurtta sulh, cihanda sulh” demiştir. Büyük Önder Atatürk’ün bu sözü, kültürlerarası diyalogun dünya barışıyla, ülkelerarası dostluğu ve kardeşliği sağladığını ifade etmektedir. Atatürk, bu sözüyle, tüm insanlığa seslenmiş ve kültürlerarası diyalogun, dünya barışına, ülkelerimiz arasındaki dostluğa ve kardeşliğe büyük katkılar sağladığına dikkat çekmiştir. Atatürk, dünya barışı için ülkelerin ilk önce iç barışı, sonra da bölgesel barışı ve istikrarı sağlaması gerektiğini söylemekle, tüm insanlığa dünya barışına giden yolu göstermiştir. Atatürk, yurt içindeki, bölgedeki ve dünyadaki barışın tahsisi için, kültürlerarası diyalogun öncelikli geldiğini belirtmiştir. Bu yüzden Büyük Önder M. K. Atatürk, zamanında kültürlerarası diyaloga çok büyük önem vermiş, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğun ve kardeşliğin pekiştirilmesine, dünya barışının sağlanmasına büyük hizmetlerde bulunmuştur. Atatürk “Yurtta barış, dünyada barış” şiarıyla, insanlığı kaynaştırmak için çabalamıştır. Atatürk, hayata geçirdiği önemli işlerle insanların ufkunda barışa giden bir aydınlık yol yaratmıştır. Atatürk’ün Çanakkale Şehitliğinde yatan yabancı askerleri Türk askerleri gibi Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları sayması, onun kültürlerarası diyaloga ne kadar büyük önem verdiğinin bir kanıtıdır.

Atalarımızın, tarihte dünya barışı, ülkeler ve halklar arasındaki dostluk ve kardeşlik için güttüğü, tüm insanlığın mutlu geleceğini hedefleyen siyaset, bizzat Atatürk’ün gayretleriyle Türkiye Cumhuriyetinin de ana siyasetinin bel kemiğini oluşturmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan beri tarihte yaşamış Türk devletlerinin, imparatorluklarının hayata geçirdiği: dünya barışının, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğun ve kardeşliğin, kültürlerarası diyalog ile geliştirilmesi ve pekiştirilmesi siyasetini başarıyla devam ettirmektedir. Bundan dolayı Türkiye Cumhuriyeti NATO’nun en önemli müttefiklerinden biri konumundadır. Türkiye, bölgesinde olduğu gibi dünyada da, barışı, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğu ve kardeşliği daim kılmak için büyük gayretler göstermektedir. Yani, Türkiye ortaya koyduğu kültürlerarası diyalog aracılığıyla, dünya barışına, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğa ve kardeşliğe büyük katkılar yapmaya devam etmektedir.      

Türkiye Cumhuriyeti Büyük Önder Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” görüşüne bağlılıkla yürüttüğü siyaset ile dünyadaki barış çabalarında ve yapılmakta olan insani yardımlarda öncü görevini üstlenmektedir. Dünyanın istikrarsız bölgelerindeki çok uluslu barış kuvvetlerinde görev yapmakta olan Türk askerlerinin sorumluluklarındaki bölgelerde ortaya koyduğu kültürlerarası diyalog, oradaki halkların ve ülkelerin birbirlerini daha iyi tanımasına, bundan dolayı bir-birleriyle kaynaşmasına yardım etmektedir. Bu dünya barışı için çok önemli bir katkıdır. İstikrarsız bölgelerde görev yapan Türk askerlerinin bölge halkının büyük sevgisini ve saygısını kazanması, onların, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetinin kültürlerarası diyalogun geliştirilmesinde köklü tecrübelere sabip olduğunu göstermektedir. Barışı koruma görevini yürüten Türk askerlerinin kazandığı başarılar da, Türkiye’nin ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğu ve kardeşliği, dolayısıyla da dünya barışını pekiştiren kültürlerarası diyaloga çok büyük önem verdiğinin bir kanıtıdır.

Kültürlerarası diyalog, dünya barışının, ülkelerimiz arasındaki dostluğun ve kardeşliğin güvencesidir demiştik. Bu yüzden ülkelerin ve halkların arasındaki kültürel diyalog daha da ileriye götürülmelidir ve pekiştirilmelidir. Kültürlerarası diyalog, halkların birbirlerini daha iyi tanımasına ve birbirlerine karşı saygı duymasına yardım edecektir. Kültürlerarası diyalogu sağlamış ülkelerin ve halkların arasında her hangi bir anlaşmazlık, tatsızlık olmayacaktır. Başka bir ifadeyle, kültürlerarası diyalogla çözümlenemeyecek bir mesele yoktur. Kültürlerarası diyalog, insanoğlunun düşüncesini geliştirip, ufkunu genişletmektedir. Aynı zamanda da, insanlığın geleceğini aydınlatmaktadır. Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin Avrupa Birliğine üye olması, dünyada kültürlerarası diyalogun daha da yaygınlaşmasına, dünya barışının pekiştirilmesine, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğa ve kardeşliğe büyük katkı sağlayacaktır. Türkiye’nin ülke içinde ve dünyada barışın daimi kılınmasında, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğun ve kardeşliğin pekiştirilmesinde sağladığı büyük başarılardan dolayı Avrupa Birliğine tam üyeliği düşünülmektedir. Modern, laik, demokratik ve hukuk devleti olan Türkiye, barışın, ilmin ve kardeşliğin ocağına dönüşmüştür. Bu işte, tarihte kurduğu sayısız devletler, imparatorluklar ile çağlara adalet ve hoşgörü damgasını vuran barış sever, güleryüzlü Türk milletinin de payı büyüktür. Türk milleti barışı ve kardeşliği istediği için, Türkiye devleti dünyada bu konuda mücadele veren büyük güce dönüşmüştür ve dünya ülkelerine, özellikle de müslüman ülkelere örnek olmuştur.

Türkiye, Avrupa Birliğine üye olduğunda kültürlerarası diyalogla dünya barışını, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğu ve kardeşliği pekiştirme konusunda sahip olduğu engin tecrübelerini Avrupa ülkeleri ile paylaşacaktır ve bu konudaki çabalarını daha da ileriye götürecektir. Dolayısıyla, Avrupa Birliğinin dünya barışı konusunda daha etkin çalışmalar yapmasına yardımcı olacaktır. 

Biz, Türkiye’nin Sesi Radyosu’nun Türkmence Yayınının dinleyicileri olarak, dünya barışı için insanlık tarihinde atılacak en büyük adım olarak Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliğinin gerçeğe dönüşmesini yürekten desteklemekteyiz ve istemekteyiz. Türkiye’nin üyeliği, Avrupa Birliğinin güvenilirliğini, sorunları çözme etkinliğini, dünya barışına sağladığı katkıyı ve külkürlerarası diyaloga verdiği desteği de arttıracaktır. Yani, Türkiye üye olduğunda, Avrupa Birliği ortaya koyacağı kültürlerarası diyalog aracılığıyla, dünya barışı, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluk ve kardeşlik için daha önemli ve büyük işler yapabilecektir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği insanlığın kaynaşmasına hizmet edecektir. Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Doğu ile Batının insanlık değerlerini bütünleştirerek, dünya barışını daim kılacaktır. Ayrıca, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluğu ve kardeşliği de, sağlayacağı kültürlerarası diyalogla daha da pekiştirecektir. Türkiye’nin bu konuda yürütmekte olduğu siyaset, tüm insanlığın geleceğinin aydın olmasını amaçlamaktadır. Tüm insanlığın güzel geleceği için yapmakta olduğu çalışmalarından dolayı Türkiye Cumhuriyeti’ne minnettar olmalıyız ve elimizden gelen gerekli desteği vermeliyiz. Çünkü bu, bizim menfaatimize, tüm insanlığın ve geleceğimizin menfaatinedir.     

Kısaca, Türkiye’nin AB’ye üyeliğiyle, dünya barışı, ülkelerin ve halkların arasındaki dostluk ve kardeşlik için önem arz eden kültürlerarası diyalog alanında da büyük bir iş hayata geçirilmiş olacaktır. Kültürlerarası diyalogun dünya barışına, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki dostluğa ve kardeşliğe daha fazla katkı yapabilmesine imkan yaratacak bu fırsattan Avrupa Birliğinin doğru kararlarla faydalanması, yani Türkiye’yi tam üyeliğe kabul etmesi gerekmektedir. Türkiye’nin üyeliği, aynı zamanda tüm insanlığın değerlerinin bir bütün olduğunu da kanıtlayacaktır.    

Türkiye devlet radyo-televizyon kurumu da, TRT’nin Türkiye’nin Sesi Radyosu aracılığıyla kültürlerarası diyalogun geliştirilmesine büyük katkılar yapmaktadır. Türkiye’nin dünyaya açılan bir penceresi olan Türkiye’nin Sesi Radyosu, ülkelerin ve halkların arasındaki kültürel diyalogun, dostluğun ve kardeşliğin pekiştirilmesinde büyük hizmetler vermektedir. Kendimizden örnek verirsek, Türkiye’nin Sesi Radyosu aracılığıyla biz dünyada yaşayan kardeşlerimizden haberdar olmaktayız. Yani, radyonuz dünya Türkmenlerini, dolayısıyla da tüm insanlığı ortak değerlerde bütünleştirip, kaynaştırmaktadır. Türkiye’nin Sesi Radyosu bizim için dünyanın sesidir. Aynı zamanda, dünyada olup bitenleride tarafsız bir şekilde, sıcağı-sıcağına Türkiye’nin Sesi Radyosu’ndan öğrenmekteyiz. Ayrıca, radyo programları aracılığıyla Türk kardeşlerimizin tarihini, kültürünü, sağladığı ilerlemeleri ve diğer halkları da çok yönlü tanımaktayız. Radyonuz, Türk medeniyetinin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin her yönüyle tanıtılması konusunda büyük hizmetler vermektedir. Bu sadece bizim kardeşliğimizi ve dostluğumuzu değil, tüm insanlığın kardeşliğini ve dostluğunu da pekiştirmektedir. Bu da bir kültürlerarası diyalog işi değil midir?! Yani, kültürlerarası diyalogun sağlanmasında kazanılan bir başarı değil midir?! Türkiye’nin Sesi Radyosu çeşitli dillerde yaptığı yayınlarla, külkürlerarası diyaloga verdiği önemi göstermektedir ve böylece dünya barışına, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki dostluğun ve kardeşliğin geliştirilmesine hizmet etmektedir. Dünya barışı, ülkelerimiz ve halklar arasındaki dostluk ve kardeşlik bakımından çok büyük önem arz eden kültürlerarası diyalogun geliştirilmesi için, Türkiye’nin Sesi Radyosu aracılığıyla barışsever tüm insanlara sesleniyoruz: “Bütün halkların Adem ile Havva’dan türediğini, yani aslımızın bir olduğunu unutmayalım! Yaşadığımız ülkeler, konuştuğumuz diller, ten renklerimiz, Allah’a ulaşmak için kullandığımız yollar – dinlerimiz, simalarımız farklı da olsa, ötemiz birdir. Aynı ana ile babanın nesliyiz. Gelin, hep beraber, dünya barışı, ülkelerimizin ve halklarımızın dostluğu ve kardeşliği için kültürlerarası diyalogu var gücümüzle destekleyelim, geliştirelim. Hoşgörü ile tüm insanlığı kucaklayan büyük Türk düşünürü, şairi ve din adamı Mevlana Celaleddin Rumi’nin çağrısına kulak verelim. Bu dünya kimseye kalmayacaktır. Gelecek nesillere barışın hakim olduğu, istikrarlı, bayındır, güzel, mutlu bir hayatın yaşanabileceği bir dünya bırakalım!”

Büyük şairimiz Karacaoğlan’ın sözleriyle özetlemek gerekirse:

 

                                   Kadir Mevlam, bir dileğim var Senden,

                                    Şöhretimizi, şanımızı arttır bizim.

                                   Altmış kardeş olsak da, aynı anadan,

                                   Bir softaya el uzatsak, hepimiz…         

 

            Şairimiz Karacaoğlan’nın bu istekleri, Türkiye’nin önderliğinde kültürler arası diyalogun dünya barışına, ülkelerimiz arasındaki dostluğa ve kardeşliğe sağladığı bütünleştirici, kaynaştırıcı katkılarıyla hayata geçirilir, İnşallah!

            Ogulmaya SEMİZADE

            Filolog, araştırmacı, gazeteci ve yazar.

            Türkmensahra Kelala Şehri. Hıyaban: İmam Hüseyin 6. Pelak 8. İRAN

            TEL: +98 17 44 24 19 77 (EV) e-mail: didar_samayzadeh@yahoo.com