SES BİLGİSİ

 

ÜNLÜLER

 

Türkmencede dokuz ünlü vardır. Bu ünlülerden sekizi Türkiye Türk­­çesin­de­ki ünlüler gibidir. Sadece "ä", fark­lı­dır. Türkiye Türkçesindeki       "e"den daha ge­niş ve açık­tır. Türkmencede do­kuz kısa ünlünün her birinin uzun şek­­li de bulun­mak­­­ta­dır.

Ünlülere Ait Bazı Önemli Özellikler

1. "ä", sadece äht "ahit, söz, ye­min", mähribaan "şefkatli; sevgili", säher "se­her, sabah" gibi Arapça ve Farsçadan alınan ke­li­me­lerin ilk hece-sinde "h" ün­sü­zünden önce; äber- < alıp ber- "bir şeyi bi­­ri­ne vermek, alıp vermek; bir şeyi bi­risi için sa­tın almak", äkel- < alıp gel- "ge­­tirmek", äkit- < alıp git- "götürmek" gi­­bi sı­nırlı sayıda Türkmence ke­li­me­nin de ilk hecesinde kullanılır.

2. "o", yazıda Türk­men­­ce kelime tabanlarının sadece ilk hecesinde bulunur: gor­kı "korku", omur- "kırmak, ko­par­mak". "o" ünlüsü, söyleyişte Türkmence ke­li­me taban­la­rı­nın birinci hecesin­den sonra da bulunmaktadır. Çünkü Türkmen­ce kelime­le­rin ilk hecesinde bu­lu­­nan "o" ve "u"lar, sonraki hecelerdeki "a"ları söy­­le­­yişte yu­var­lak­laş­tı­rıp "o"ya çe­­virmektedir: yo­karı > yo­ko­rı "yu­karı; yük­sek", yumala- > yumolo- "yu­var­la­mak, yu­var­lak hâle getirmek".

"o" ünlüsü, Türkmence birleşik kelimelerin ilk hecesinden sonra bulu­na­bilir: başboğı "baş ör­tü­sü", günortaan "öğle, öğ­le­yin", su­vo­tı "sulak yerlerde yetişen bir bit­­­ki".

3. "ö", yazıda Türk­men­ce kelime tabanlarının sadece ilk hecesinde bulunur: dö­vük "kırık", övren- "öğren­mek". Ancak kelimelerin ilk hecesinde bu­lu­­­nan "ö" ve "ü"ler, sonraki hecelerdeki "e"leri söy­le­yişte yuvarlaklaştırıp "ö"ye çe­­­virdiği için söz konusu ünlü söyleyişte kelime tabanlarının birinci hecesin­den sonra da bulunmaktadır: gü­­­neş > günöş "güneş", kö­me­­lek > kömölök "mantar".

"ö", Türkmence birleşik kelimelerin ilk hecesinden sonra da bulu­na­bilir: aaç­ğöz "aç gözlü", yerdöle "ahır".

 

4. "u", normalde Türkmence kelimelerin ikinci hecesinden sonra bu­lun­­maz: duuz­lulık "tuzluluk", uulun­dır- "üzmek, incitmek". Ancak "v" ünsüzünün ya­nın­da ikinci heceden sonra da bulu­na­bi­lir: gaytavul "cevap, kar­şı­­lık", şağlavuk "çağ­layan, şelâle".

"u", yuvarlak ünlüyle başlayan iki heceli kelimelerden sadece son he­­ce­si ka­pa­lı olanlarda bulunmaktadır: tutuk "üzgün, gamlı, kederli", uçut "u­çu­rum". Son he­cesi açık olan iki hecelilerde ise düzleşme meydana gel-mektedir: tutı "perde", uukı "uyku".

"u", kendinden sonra gelen "ı" ünlüsünü yuvarlak­laştı­ra­­­rak "u"ya çevirdiği için “u” ünlüsü, söyleyişte kelimelerin ikinci hecesinden sonra da bu­lu­nmak­ta­dır: gutulış > gu­tu­luş "-hastalıktan- kurtulma, iyileşme; kurtulma, kurtu­luş", tur­şum­tık > tur­şum­tuk "ekşimsi".

5. "ü", normalde Türkmence kelimelerin ikinci hecesinden sonra bulun­maz: göök­çü­lik "sebzecilik", gönülik "doğru­luk; dürüstlük". Ancak söz konusu ünlü, "v"nin yanında ikin­ci heceden sonra da bulun­mak­tadır: endirevük "titreyen, titrek", gü­bür­­devük "gü­rültülü ses çı­karan".

"ü", yuvarlak ünlüyle başlayan iki heceli kelimelerden sadece son he­­ce­si ka­pa­lı olanlarda bulunur: ü­zük "kopuk, kopmuş", üzüm "üzüm". Son hecesi açık olan iki hecelilerde ise düzleşme meydana gelmektedir: ööri "mera, ot­lak", süri "sü­rü".

"ü", kendinden sonra gelen "i" ünlüsünü yuvarlak­laştı­ra­­­rak "ü"ye çevirdiği için “ü” ünlüsü, söyleyişte kelimelerin ikinci hecesinden sonra da bu­lu­n­mak­ta­dır: gümürtik > gümürtük "belirsiz, müp­hem; şüpheli, kuş­ku verici", öönümçilik > öönüm­çü­lük "üretim, ü­ret­me".

6. Türkmencede, diğer çağdaş Türk yazı dillerine oranla, yaygın bir şekilde as­lî ve dolaylı ünlü uzunlukları bulunmaktadır. Türkmencenin en önemli özel­liği sa­­yılan aslî uzunluklar, anlam farkı mey­da­na ge­tirmek-tedirler: at "at" - aat "ad, isim"; baş "baş" - baaş "çıban"; biz "biz" - biiz "del­gi aleti"; düş- "in­mek" - düyş "düş, rü­­ya"; gap- "kap­mak" - gaap "kap"; gız- "kız­mak, ısınmak" - gıız "kız"; gurt "yoğurt kurdu" - guurt "kurt, canavar"; ot "ot" - oot "ateş"; öç-  "sön­­­­­mek" - ööç "öç, intikam"; yol- "yol­mak" - yool "yol".

Uzun ünlüler, "ää" ve "ee"ler hariç, ilk Türkmen Lâtininde ün­lüler çift ya­zı­la­­rak gösterilmişti. Türkmen Kirilinde ve yeni Türkmen Lâ­ti­ninde ise söz konu­su ünlülerin hiçbirisi gös­te­­rilme­mektedir. Biz, bunları gerekli yerlerde ünlüleri çift ya­­za­rak göster­dik.

Uzun ünlüler, Türkmencede aslî ve dolaylı uzun ünlüler olmak üzere iki grup­ta ele alınmaktadır:

 

Aslî Uzun Ünlüler

Türkmence, ana Türkçedeki aslî uzunlukları en iyi koruyan Türk yazı dili­­dir. Türk­mence kelimelerin ilk hecesinde bulunan aslî uzun ünlüler, yukarıda da be­lirt­tiğimiz gibi, ma­n­a değişikliğine sebep olurlar. Sözü edilen u­zunluklar ya­zıda gös­teril­me­diğinden bunları tesbit etmek için sözlüklere baş vurmak gerek­mek­­te­dir.

Aslî uzun ünlü bulunduran kelimeleri üç gurupta ele almak müm­kün­dür: Kı­sa karşılığı fiil olan uzun ünlülü isimler, kısa karşılığı isim olan uzun ün­lü­lü isim­ler, kısa karşılığı fiil olan uzun ünlülü fiiller.

· Kısa Ünlülü Karşılığı Fiil Olan Uzun Ünlülü İsimler: Aslî uzun ünlülerin en yay­­gın örneklerine, bu tür kelimelerde rastlanmak­tadır: aç- "aç­­mak" - aaç "aç"; gap- "kapmak" - gaap "kap"; öç- "sönmek" -  ööç "öç"; yaz- "yaz­mak" - yaaz "ilk ba­har"; yol- "yolmak" - yool "yol".

· Kısa Ünlülü Karşılığı İsim Olan Uzun Ünlülü İsimler: Bunlara ait örnek­ler, bi­­­rin­ci­ye oranla daha azdır: at "at" - aat  "ad"; baş "baş" - baaş "çıban"; daş "dış" - daaş "taş"; ot  "ot" - oot  "ateş".

· Kısa Ünlülü Karşılığı Fiil Olan Uzun Ünlülü Fiiller: Sadece birkaç örnekte bu­­­­lun­­mak­tadır: gal- "kalkmak" - gaal- "kalmak"; gay- "yavru bekle­mek -deve için-" gaay- "uç­mak; kay­mak"; yaz- "yazmak, yay­­mak" - yaaz- "sap­mak".

 

Dolaylı Uzun Ünlüler

Aslî uzun ünlülerin yanı sıra dolaylı uzun ünlüler de Türkmencenin      ö­nem­­li özel­liklerindendir. Dolaylı uzun ünlüleri sözlüklerde bulmak müm­kün değildir. Bun­ları tesbit edebilmek için değişik gramerlere ve uzun ün­lü­­lerle ilgili kapsam­lı araş­tırmalara başvurmak gerekir. Dolaylı uzun ünlüler, ke­­limelerin ikinci ve da­ha sonraki hecelerinde bulunurlar. Aslında kısa olan ün­­lüler, genellikle kök sonu ve ek başındaki iki ünlünün üst üste gelmesiyle ve­ya ses düşmesi yoluyla uzar­lar. Bu u­za­malar, sadece düz ünlülerde mey­da­na gelir. Konuyla ilgili kural­lar ve bun­lara ait örnekler aşağı­da­dır:

· Bir kelimenin sonunda bulunan kısa ünlü; yükleme, ilgi ve yaklaşma hâl­­le­­rinde uzar: ene "nine" ® enääni "nineyi", enääniñ "ninenin", enää "ni­ne­­ye"; da­­ñı "sargı" ® dañıını "sargıyı", dañıınıñ "sargının", dañ­­­aa               "sargıya"; süyci "tat­­lı" ® süyciini "tatlıyı", süyciiniñ "tatlının", süy­­­cää "tatlıya"; tañka "çaydan­lık" ® tañkaanı "çaydanlığı", tañkaanıñ "çaydanlı­ğın", tañkaa "çaydanlığa".    

· Vasıta hâli eki "-n"den önce gelen ünlü uzar: ar­kaan "sırt üstü", gay­dı­şıın "dö­nerken", öylään "öğ­le­yin", yüziin "yüzükoyun".

· Teklik ve çokluk birinci, ikinci şahıs iyelik eklerin­den önce gelen ke­li­me so­­nu ün­lü­leri uzar: deri "deri" ® deriim "derim", deriiñ "derin", de­rii­miz "de­ri­miz", de­riiñiz "deriniz"; gapı "kapı" ® gapıım "kapım", gapııñ "kapın", gapıı­mız "kapımız", gapııñız "kapınız"; alma "elma" ® almaam "elmam", almaañ "el­­man", almaa­mız "elmamız", almaañız "elmanız"; ülke "ülke" ® ülkääm "ül­kem", ülkääñ "ülken", ülkäämiz   "ül­­kemiz", ülkääñiz "ülkeniz".

Bu kural, sonu ünlüyle biten aile adlarından yalnız "ata" kelimesi için ge­­çer­li­dir. Diğer akraba adları ünlüyle bitseler ve sözü edilen iyelik eklerini al­­salar da bun­­larda uzama görülmez.

· Fiil köklerinin sonunda bulunan "a" ve "e" ünlüleri, geniş zaman eki   "-ar/-er"i aldıklarında uzarlar: dem­­­­le- "dem­­lemek" ® demläär "dem­­ler", garşıla- "kar­­­şı­la­mak" ® gar­şılaarıs "karşılarız".

Sonu "r" ve "l" ile biten fiillerde geniş zaman eki bazan düşmekte ve bir te­lâ­fi uzunluğu ortaya çıkmaktadır: bolar > boor "olur", çıkarar > çıkaar "çı­ka­rır", geler > gäär "gelir", getirer > ge­­­tiir "getirir", ötürer > ötiir "geçirir".

· Fiil köklerinin sonunda bulunan ünlüler, bu fiillere zarf-fiil eki "-ıp/-ip" ge­­­tirildiği zaman uzarlar: gu­­cakla- "kucaklamak" ® gu­cak­laap "kucak-la­yıp", söz­­le- "ko­nu­­şmak" ® sözlääp "ko­nu­­şup".

· Fiil köklerinin sonunda bulunan ünlüler, söz konusu fiillere sıfat-fiil e­ki  "-an/-en" getirildiğinde uzarlar: dile- "istemek" ® dilään "isteyen", gara- "bak­mak" ® ga­raan "ba­kan".

· Sıfat-fiil eki "-yaan/-yään"in ünlüsü daima uzundur: çıkyaan "çık­mak­ta olan", gelyään "gel­mek­­te olan".

· Zarf-fiil eki "-maan/-mään"in ünlüsü daima uzundur: kesmään "kes­me­den", yatmaan "yat­ma­dan".

 

· Zarf-fiil eki "-kaa/-kää"nin ünlüsü her zaman uzundur: diirikää "o di­­riy­ken", otıırkaam "ben otururken", öy­ñüz­de­kääñ "sen evi­niz­deyken".

· Bir başka zarf-fiil eki olan "-aağada/-ääğede"nin ünlüsü de daima      u­zun­­dur: baraa­ğa­da "gider gitmez", ekääğede "diker dikmez".

· Şimdiki zaman eki "-yaar/-yäär"in ünlüsü her zaman uzundur: öv­yäär "övü­­yor", sığmayaar "sığmıyor".

· İsimden isim yapma eki "-mak/-mek"in ünlüsü, yaklaşma hâli ekini    a­lın­­ca uzar: çıkmak ® çıkmaağa "çıkma­ya", dökmek ® dökmääğe "dök­me­­ye".

· Bulunma hâli ekinin ünlüsü, kendinden sonra aitlik eki "-kı/-ki" ge­lir­se uzar: deñizde ® deñizdääki "denizdeki", ortada ® ortadaakı "ortadaki".

· İstek bildiren "-ası/-esi" eki, ünlüyle biten bir fiile geldiği zaman söz ko­nu­su ekin ünlüsü uzar: çöplääsi gel- "toplayası gelmek", okaası gel- "oku­yası gel­mek".

· "a" veya "e" ünlüsüyle biten fiillere teklik birinci, çokluk birinci ve    i­kin­­ci şa­hıs emir ekleri geldiği zaman ünlü uzaması meydana gelir: ayt­maa­lııñ "söy­le­me­yelim", diñlääliiñ "dinleyelim", elääñ "eleyin", iidääyin "ara­ya­­yım", saanaañ "sa­yın", sooraayın "sorayım".

· Karşılaştırma eki "-raak/-rääk"in ünlüsü daima uzundur: gii­c­rääk "biraz geç", goñurraak "kahverengimsi".

· Sonu ünlüyle biten bir kelimeye yön gösteren "-k" eki geldiğinde ün­lü u­za­­ması meydana gelir: bääri "beri­" ® bää­­riik "beri­ye", beyle "böyle, şöyle" ® bey­lääk "ora­ya, o ta­rafa", daşarı "dı­­şa­rı" ® daşarıık "dışarıya", gay­ra "ge­ri" ® gay­raak "ge­ri­ye".

· Fiilden isim yapma eki "-vaaç"ın ünlüsü her zaman uzundur: oy­na­­vaaç "oyun­cak", yelpevaaç "yelpaze".

· Şüphe edatı vazifesi gören "-kaa/-kää"nin ünlüsü daima uzundur: ha­­çan git­dikää "ne zaman gitti ki", niirää baryaarkaa "nereye gidiyor ki", şumukaa "şu mu ki".

7. Bazı alınma kelimelerde bulunan "â"lar, Türkmencede kısal­mış­tır: Ar. âdil > Tkm. adıl "adil", Far. cihân > Tkm. cahan "cihan, dün­ya".

8.  "ıı" ünlüsü, "ıy" şeklinde telâffuz edilir. çak­gıı­mız >  çakgıymız "ça­kı­mız", da­­­ñıını >  dañıynı "sargıyı".

9. "ii" ünlüsü, "iy" şek­lin­de telâffuz edilir: ge­çii­niñ > geçiyniñ "ke­çi­nin", yit­ğiimiz > yitğiymiz "zararımız".

10. "oo" ünlüsü, Türk­men­­cede keli­me tabanlarının sadece ilk hece­sin­de bu­lu­nur: boozla- "hüngür hüngür ağ­la­­mak", oorda "sürü", ootlı "tren". Ancak Türk­­­­mence birleşik kelimelerin ilk hecesinden sonra da bulu­na­bilir: demiryoolçı "de­mir yolu görevlisi", gaa­noo­cak "za­lim, gad­dar".

Uzun "oo" ünlüsüne bir tür birleşik kelime sayabileceğimiz şu örnekle­rin son hecesinde de rastlanmaktadır: geçemzook "geç­mi­­yoruz" < geçenimiz yook, gelemook "gelmiyo­rum" < ge­lenim yook, gide­nook "gitmiyor" < gi­de­ni yook, seçe­ñook "saçmıyorsun" < se­çe­niñ yook, yi­teñzook "kaybol­mu­yor­­su­nuz" < yiteniñiz yook.

Verdiğimiz örneklerde "yook" kelimesi, "y"si düştükten sonra iyelik e­ki al­mış sıfat-fiil ekleriyle birleşmekte ve bu yapı, şimdiki zamanın olumsu­zunu mey­dana ge­tirmektedir.

11. "öö" ünlüsü, Türkmence kelimelerin ilk hecesinden sonra bulun­maz: göö­ğerçin "güver­cin", öönümçilik "üretim", yöönekey "basit, sade".

12. "uu" ünlüsü, Türk­men­ce kelime tabanlarının sadece ilk hecesinde bu­lu­nur: buuz­lan- "buz­lan­mak", uukuçıl "uy­kucu".

"uu", birleşik kelimelerin birinci hecesinden sonra da bulunabilir: ikuuçlı "be­lirsiz, şüpheli".

"uu", Söyleyişte diftong ö­zelliği taşır ve "uv" şeklinde telâffuz edilir. uuçlak > uvçlak "ucu sivri, keskin", uuna- > uvna- "onay­­la­mak, tasdik etmek".

13. "üy", "üü" ünlüsünün diftonglu söylenmesiyle ortaya çıkmıştır. Türk­mencede ke­lime tabanlarının sadece ilk hecesinde bulunan bu ünlü, yazıda gös­terilmektedir: ã¬é÷ëè ® güyçli "güçlü, kuvvetli; sağlam, zinde", ñ¬é­©åìåê ® süyce- "tat­lı ol­mak, tat­lan­mak, tatlılaşmak", ñ¬épåíìåê ® süyren- "sürün­mek, sürünerek yü­rümek" vb.

Ki­ril harfli Türkmen yazısında ünlü uzunluğu "üy"ün yanı sıra sadece diy- "de­­­mek" ve iy- "yemek" gibi uzun "ii" ünlüsünün diftonglu şeklini taşı-yan birkaç ke­­­limede gösterilmekte, bunların dışında belirtilme­mek­te­dir

14. Ünlülerle ilgili en önemli hususlardan biri de ünlü uyumu meselesidir. Ün­lü uyumu, kalınlık-incelik ve düzlük-yuvarlaklık uyumları olmak üzere kendi için­­de ikiye ayrılır:

 

Kalınlık-İncelik Uyumu

Kalınlık-incelik uyumu, Türk­mencede tamdır. Bu özel­liğinden dolayı Türk­men­ce, Arapça ve Fars­çadan aldığı birçok kelimeyi ka­lın­lık-incelik uyumuna sok­muştur: Far. cihân > Tkm. cahan "cihan, dünya", Ar. de­vâm > Tkm. dovaam "de­vam", Ar. kalem > Tkm. galam "kalem".

Ekim devriminden önce Rusçadan alınan bazı kelimeler de Türk­men­ce­­­de uyu­ma girmiştir: Rus. jiletka > Tkm. ciltge "yelek", Rus. vedro > Tkm. bedre "ko­va". Ancak daha sonra Rusçadan alınan kelimeler, Türkmencede  u­yu­ma gir­memiştir: brilyant "pır­lan­­ta", deputat "milletvekili".

Türkmence birleşik kelimelerde kalınlık-incelik uyumu aranmaz: ağzıbiir "ge­çimli, uyum­lu", daaşdeşen "ağaçkakan; mahir, eli yatkın", ootlu-çöp "kibrit".

"-vaaç" ve "-cağaz" ekleri  ile "yook"un "y"sinin düşmesiyle ortaya çı­kan "ook", ince ünlülü kelimelere geldiğinde kalınlık-incelik uyumu orta­dan kalkar: ger­­mevaaç "çit, engel, set", yelpevaaç "yelpaze"; öycağaz "ev­ce­­­ğiz", pişikcağaz "ke­­diceğiz"; eşdeñzook < eşideniñiz yook "işitmiyor­su­nuz", gelemook < gelenim yook "gelmiyorum", göçenook < göçeni yook "göç­­mü­yor", gö­reñook < göreniñ yook "görmüyorsun".

 

Düzlük-Yuvarlaklık Uyumu

Daha önce kısaca değinildiği gibi yu­var­lak ün­lülerden "o" ve "ö", yazıda Türk­mence kelimelerin ilk he­­­ce­­sinden sonra; "u" ve "ü" ise, i­kin­­­ci hece­sin­­den son­ra bulunmaz: bol­ğu­sız "ö­nem­siz, gereksiz", bul­dur­çın "kırağı", bü­kür­­di "pa­tır­tı".

Söyleyişte ise yuvarlak ünlülerden "o" ve "ö", Türkmence kelimelerin bi­rin­ci hecesinden sonra; "u" ve "ü" ise, ikinci he­ce­sin­den son­­ra da bulu­nur: doğanlık > do­ğonluk "kar­deş­­lik", gözeğçilik > gö­zöğ­çülük "gözleme, bakma", gur­­­lu­­şık > gurluşuk "bi­­na, yapı", köleğe > kölöğö "gölge", tüykülik > tüy­kü­­lük "tü­kü­rük".

İlk hecesinde yuvarlak ünlü bulunduran bazı iki heceli kelimelerin ka­­palı olan son hecesinde de uzunluktan dolayı yuvarlaklaşma görülmez: gündiiz "gün­düz", oğrıın "gizli; giz­li­ce", umııt "umut", üçiin "i­çin". 

 

"-vuk/-vük" eki,  geldiği kelimele­r­d­e düzlük uyumunu bozmaktadır. Bu­­­ra­da­­ki yuvarlaklaşmanın sebebi ise, ekin başında bulunan "v" ünsüzü­dür: endire­vük "titreyen, titrek", kentlevük "damak", yalpıldavuk "parlak, pa­­rıldayan".

Eski ve Orta Türkçe dönemlerindeki bazı kelimelerde bulunan "a", "e"  ün­­lü­leri Türkmencede özellikle "v" ünsüzünün tesiriyle yuvarlaklaşa­rak "o", "ö"ye dön­müş ve bu kelimelerde bir yuvarlaklık uyumu meydana gel­­miştir: DLT. aguz > Tkm. ovuz "ağız; eti ve sütü yenen memeli hay­van­la­­rın doğurduğu zaman ver­di­ği ilk süt", DLT. çevür- > Tkm. çövür- "çe­vir­­mek", DLT. savur- > Tkm. so­vur- "sa­­vurmak", ET. sebin- > Tkm. söyün- "sevin-mek".

Eski ve Orta Türkçe dönemlerindeki bazı kelimelerde bulunan "u", "ü" ün­lü­leri düzleşerek "a", "ı", "i"ye dönmüş ve bu kelimelerde bir düzlük u­­yu­mu mey­dana gelmiştir: DLT. armut > Tkm. armıt "armut", DLT. baldu > Tkm. pal­ta "balta", ET. bedük > Tkm. be­­yik "büyük", DLT. bilezük > Tkm. bilezik "bile­zik", DLT. kemür- > Tkm. gemir- "kemirmek", DLT. sındu "makas" > Tkm. sın­dı "büyük makas".

Eski ve Orta Türkçe dönemlerindeki bazı iki heceli kelimelerde bu­lu­­nan "ı" ün­lüleri, Türkmencede yuvarlaklaşarak "u" ya dönmüş ve bu ke­li­­me­lerde bir yu­var­laklık uyumu meydana gelmiştir: ET. bulıt > Tkm. bu­lut, DLT. topık > Tkm. to­puk "to­puk".

15. Ünlülerle ilgili bir diğer önemli husus da ünlü düşmesidir:

 

Ünlü Düşmesi:

Söz konusu ses olayına iyelik eki almış organ adlarında yaygın olarak rast­lan­­mak­ta­dır: ağızında > ağzında "ağzın­da", eği­nim­de > eğnimde "omzumda", guca­ğımıza > gucağmıza "kucağımıza", gulağını > gulağnı "kula­ğını", gur­sa­ğı­mızda > gursağmızda "sinemizde", köñü­lüm > köñlüm "gön­lüm".

Ünlü düşmesi, başka tür kelimelerde de sıkça görülür: açılışını > açıl­­şını "açı­lı­şını", aydılışı > aydılşı "söylenişi", darağımı > darağmı "tara­ğı­mı", deñi­ze > deñze "denize", eşidilyäär > eşdilyäär "işitiliyor", gılıcını > gıl­cı­nı "kı­lı­cını", kövüşüni > kövşüni "ayakkabısını", oğulum > oğlum "oğlum", oru­nını > ornunı "yerini", ölümüñ > ölmüñ "ölümün", tovusup > tovsup "sıç­ra­yıp", uru­şa > urşa "savaşa", yuvulan > yuvlan "yıkanan".

 

ÜNSÜZLER

 

Türkmen Türkçesinde yirmi üç ünsüz vardır. Bunların çoğu Türkiye Türk­­­çe­­­sindekilere benzer. Sadace birkaç ünsüz farklılık gös­terir. "g", "h" ve "k" ses­le­rini karşılayan "ê", "ã", "õ"nin Türki­ye Türkçesinde olduğu gibi kalın ve ince şe­killeri yoktur. Bunlar tek harfle karşılanmaktadırlar ve kalın ünlülerin yanında ka­lın, ince ünlülerin yanında incedirler. Sadece "h" ünsüzü ince ünlülerin ya­nın­da biraz gırtlaklaşma özelliği gösterir. Bu gün Tür­­kiye Türkçesinde bulunmayan, an­­cak tarihî devirde ve Anadolu a­ğız­la­­­rın­da sık rastladığımız damak "n"si (ñ), Türk­­­mencede kullanılmaktadır. "ğ" ün­sü­zü de Türkiye Türk­çe­­­sinden fark­lı söy­le­n­ir; da­ha belirgin ve gırtlağa ya­kın telâffuz edil­ir.

 

Ünsüzlere Ait Bazı Önemli Özellikler

1. Eski Türkçede kelime başında bulunup Kuzey-Doğu Türkçesiyle onun de­­­va­mı ni­teliğindeki yazı dillerinde korunan, ancak Oğuzcanın Batı kolunda yer alan yazı dillerinde -Azerbaycan Türk­­çesi, Ga­ga­v­uz Türkçesi ve Türkiye Türk­çe­si- "v-"ye dönen "b-"ler, Türk­­­men­ce­­­de korun­muş­­tur: baar "var", bar- "git­mek", ber- "vermek".

bol- "olmak" fiilinin klâsik Türkmencede hem bol- hem de ol- şek­li vardır. An­cak günümüz Türkmencesinde bu fiilin sadece bol- şekli kul­la­nıl­­­maktadır.

2. "c" ünsüzü, Türkmence kelimelerin sonunda bulunmadığı için A­rap­­ça ve Fars­çadan alınan kelimelerin sonunda bulunan "c"ler Türkmencede "ç"ye çev­ri­lir: Far. kec > Tkm. keç "aksi, ters, inatçı", Ar. tâc > Tkm. tääç "taç".

3. Bünyesinde aslî uzun ünlü bulunduran kelimelerin sonundaki "-ç" ünsü­zü, iki ün­lü arasında kal­dığında sedalılaşarak "-c"ye döner: ööç ® ööcüñ "senin öcün"; uuç ® uucı "ucu".

4. Arapça ve Farsçadan alınan kelimelerde bulunan "f"ler, birkaç örnek ha­­­­riç, Türkmencede kurallı olarak "p"ye çevrilmiştir: Far. ferzend > Tkm. perzent "ço­cuk, yavru", Far. hefte > Tkm. hepde "hafta", Ar. nefes > Tkm. nepes "ne­­­fes, sol­uk", Ar. sahîfe > Tkm. sahııpa "sayfa".

 

Bu değişmenin görülmediği örneklerse şunlardır: Ar. gaflet > Tkm. gaf­­lat "gaf­let, gâfillik", Ar. hilâfet > Tkm. halifat "halifelik", Ar. ma‘ârif > Tkm. ma­ğaa­rıf "maarif; eğitim ve öğretim sistemi", Ar. mufti > Tkm. müf­ti "müftü", Ar. re­dîf > Tkm. redif "redif".

Rusçadan alınan kelimelerdeki "f"ler, Türkmencede değişikliğe uğra­ma­mış­tır: fakultet "fakülte", in­fek­­tsiya "en­feksi­yon", şofyor "şoför".

5. Türkmencede kalın "k"den sonra gelen ve kelime ortasında bulunan kalın "g"ler de "ğ"ye dönmez: çakgı "çakı", sakgal "sa­kal", sakgıç "sa­kız".

Rusçadan Türkmenceye geçen kelimelerin ortasında ve sonunda bulu­nan ka­lın "g"ler korunmuş, "ğ"ye dönmemiştir: brigadir "e­­kip başı", dialog "diya­log".

6. Türkmencede ince "k"den sonra gelen ve kelime ortasında bulunan ince "g"ler de "ğ"ye dönmez: çökgün "çukur", pökgi "top -spor-", tekge "yardım".

Rusçadan Türkmenceye geçen kelimelerin ortasında ve sonunda bulunan ince "g"ler de ko­run­muş, "ğ"ye dönmemiştir: biologiya "biyoloji", geologiya "jeoloji", logika "man­tık".

7. Kalın "ğ", Türkçe kökenli kelimelerle Arapça ve Farsçadan alınan keli­me­­­­­lerin ortasında ve sonunda bulunur: aağımtıl "beyazımsı", baağ "bağ, bah­çe", ba­ğış "bağış", cemaağat "cemaat, top­­luluk", kaağız "ka­ğıt", sıınağ "dene­me, sı­na­­ma".

Yukarıda da belirtildiği gibi, Türkmencede kalın "k"den sonra gelen ve ke­li­me ortasında bulunan "g"ler "ğ"ye dönmez: çak­gan "çevik, kıvrak, hız­lı", çakgı "ça­kı", sakga "birden, aniden".

Türkmencede sedalı-sedasız sesler bakımından uyum bu­lun­ma­dığı için ka­lın "ğ", sedasız ünsüzlerle birlikte kullanıla­bil­mek­te­dir: ağ­sak "aksak, to­pal", ağşam "ak­şam", atğır "keskin ni­şan­cı", bas­­ğançak "ba­sa­mak", başğa "başka", bıçğı "bıç­kı, testere".

8. İnce "ğ", Türkçe kökenli kelimelerle Arapça ve Farsçadan alınan keli­me­le­rin ortalarında ve sonlarında bulunmaktadır: bezeğ "süs, ziynet", bii­ri­ğiş- "bir­leş­mek, kaynaşmak; bir araya gelmek", eğer "eğer, şayet", iğde "iğ­de", meğer "bel­ki, ihtimal", müşğiil "müşkil, zor".

 

 

Yukarıda da ifade edildiği gibi, Türkmencede ince "k"den sonra gelen ve ke­­li­­me ortasında bulunan "g"ler "ğ"ye dön­mez: bük­güldi "çar­pıntı, he­ye­­can", cik­gil­deş- "cıvıldaşmak".

Türkmen Türkçesinde sedalı-sedasız sesler bakımından uyum bulun­ma­­­­dığı için ince "ğ", sedasız ünsüzlerle birlikte kullanılabilmektedir: bitğinli "verimli, be­­reketli", deşğiç "mat­kap", eğsil- "eksilmek", eğşit- "ekşitmek      -yüz-", kesğir "kes­­­kin".

9. "j" ünsüzü, çoğunlukla Rusçadan alınma kelimelerde kullanılmakta­dır: ja­ket "ceket", jeton "jeton", lıja "ka­­yak", rejim "re­jim, düzen" vb.

Taklidî fiillerin yanı sıra Arapça ve Farsçadan alınan bazı kelimelerde de "j" ün­­süzüne rastlanır: ajdarhaa "ejderha", gijjele- "kız­dır­mak", mıj­­jar- "yumuşa­mak, gevşemek; yayılmak, dağılmak", vıjdaan "vicdan".

10. Aslî uzun ünlü bulunduran kelimelerin sonundaki "-k" ünsü­zü, iki ünlü ara­sın­da kalınca sedalılaşarak "-ğ" olur: aak ® aağı "beya­zı", göök ® gööğüñ "gök yüzünün".

11. Eski Türkçede bulunan bazı kelime başı "b-"ler, Türk­men­cede     "m-"ye dön­­­­müştür: ET. ben > Tkm. men "ben", ET. bin- > Tkm. mün- "bin­mek", ET. biñ > Tkm. müñ "bin". Bu değişime, geniz seslerinin tesiriyle mey­dana gel­­­mek­te­dir.

12. Farsça kelimelerin sonlarında bulunan "-ng" sesleri Türkmencede   "-ñ" i­le kar­şılanmıştır: Far. âheng > Tkm. äheñ "melodi; uyum", Far. ceng > Tkm. ceñ "cenk, savaş", Far. tufeng > Tkm. tü­­peñ "tüfek".

Rusça kelimelerin sonlarında bulunan "-ng"lerse Türk­men­ce­­de korun­muş­tur:  Rus. rang > Tkm. rang "derece, rütbe", Rus. ring > Tkm. ring "ring".

13. Bünyesinde aslî uzun ünlü bulunduran kelimelerin sonundaki "-p" ünsü­zü, iki ün­lü arasında kaldığında sedalılaşarak "-b"ye döner: gaap ® gaabını "ka­bı­­nı".

14. Eski ve Orta Türkçe dönemine ait bazı kelime başı "b-"ler, Türk-men­ce­­­de "p-"ye dönmüştür: DLT. balçık > Tkm. palçık "balçık, çamur", DLT. bal­­du > Tkm. palta "balta", DLT. bu­ta- > Tkm. puuda- "budamak", ET. butık > Tkm. puu­dak "dal, budak".

 

Kelime başında "p-" ünsüzü, Türkmence yansımalı kelimelerde yaygın ola­rak kulla­nıl­­­mak­­­­tadır: pakırdı "fıkırtı, kahkahayla gülme", patla- "pat-lamak, pat diye ses çı­­karmak", pışırda- "fısıldamak", pışırdı "fısıltı".

"b" ünsüzü, Türkmence kelimelerin sonunda bulunmadığından A­rap­­­­ça ve Fars­çadan alınan kelimelerin sonunda bulunan "-b"ler "-p"ye çev­ri­­lir: Far. bâb > Tkm. baap "uy­­gun, mü­­­nasip; elverişli", Ar. edeb > Tkm. e­dep "edep, terbiye", Ar. mekteb > Tkm. mek­dep "okul".

15. "r" ünsüzü, kelime başında alınma kelimelerde kullanılmaktadır: redif "re­­dif", report "rapor", roman "roman", ruuh "ruh".

16. Türkmen Türkçesindeki "s" sesleri, Türkiye Türk­­çe­sinden fark­­lı o­la­rak dai­­ma peltek telâffuz edilir. Ancak yazıda bu peltekliği ifade edecek herhangi bir işa­ret kullanılmamaktadır.

17. Kelime başında "ş-" ünsüzü, Türkmence yansımalı kelimelerde yaygın ola­rak kul­­la­nıl­­mak­­tadır: şabırdı "şıpırtı", şağırda- "hışırdamak", şağırdı "hışır­tı", şa­kır­dı "şı­kırtı, şakırtı", şalpıldı "şıpırtı, şapırtı".

Bazı kelimelerde bir "ş"~"z" denkliği görülmektedir: çöş- "çözmek" ~ çö­z- "çöz­mek", çöşül- "çözülmek" ~ çözül- "çözülmek", çöşle- "çileyi aç­mak­/çöz­mek" ~ çözle- "çileyi açmak/çözmek".

18. Aslî uzun ünlü bulunduran kelimelerin sonundaki "-t" ün­sü­zü, iki ünlü ara­­sın­da kalınca sedalılaşarak "-d" olur: aat ® aadıñ "senin adın", oot ® oodu­mız "ateşimiz".

19. Eski ve Orta Türkçe dönemlerinde kelime başında bulunan "t-"lerin bir kıs­­­­mı Türkmencede "d-" olmuştur: ET. tak- > Tkm. dak- "takmak", ET. targak > Tkm. darak "tarak", ET. ter > Tkm. der "ter", DLT. tilim > Tkm. dilim "dilim", ET. tirig > Tkm. diiri "diri", ET. tok > Tkm. dok "tok".

Eski ve Orta Türkçe dönemlerinde kelime başında bulunan "t-"lerin bir kıs­­­mı ise, Türkmencede korunmuştur: ET. ta­yak "destek" > Tkm. tayak "bas­ton; so­pa", ET. tiken > Tkm. tiken "diken", DLT. tirsgek > Tkm. tirsek "dir­sek", DLT. tok­sun > Tkm. toğsan "dok­san".

"d" ünsüzü, Türkmence kelimelerin sonunda bulunmadığı için A­rap­­ça ve Fars­çadan alınan kelimelerin sonunda bulunan "-d"ler "-t"ye çev­ri­lir: Far. bend > Tkm. bent "baraj, bent; engel", Ar. mescid > Tkm. metciit "cami, mesçit".

Rusça kelimelerin sonlarında bulunan "-d"ler i­se, Türkmencede "-t"ye çev­ril­meyip korunmuştur: doklad "bildiri, tebliğ", metod "me­tot", zavod "fab­rika".

20. Yazıda "v" harfi ile gösterilen "v" ünsüzü, aslında bir diş-dudak ünsü­zü ol­mayıp çift dudak ünsüzüdür: "w". Söz konusu ünsüz, hem aslî hem de alınma kelimelerde kendinden önce gelen düz ünlüleri ("a" ve "e"yi) yuvarlaklaştırıcı özel­li­ğe sahiptir: DLT. çevür- > Tkm. çövür- "çe­virmek", Ar. devr > Tkm. dövür "devir", Ar. havâ > Tkm. ho­vaa "hava", Ar. heves > Tkm. hö­ves "heves, arzu, istek", Ar. mev­sim > Tkm. möv­süm "mevsim", DLT. savur- > Tkm. sovur- "sa­­vur­mak".

"v" ünsüzü, söyleyişte de ken­din­den önce gelen düz ünlüleri ("a" ve "e"yi) yu­­var­lak­laş­­­­tır­mak­tadır: germev > ger­­­möv "böl­me, duvar, bent", saylav > say­lov "se­­­çim".

Türkçe kökenli kelimelerle Arapça ve Farsçadan alınan kelimelerin or­ta­­sın­da bulunan "-b-"ler,  Türkmencede söyleyişte "-v-" olur: baağbaan > baağ­vaan "bah­çıvan", bääbek > bä­ä­­vek "bebek", gaabak > gaavak "göz kapağı", gää­ber- > gääver- "şiş­mek", sebääp > sevääp "sebep", telbe > telve "de­li".

Farsçadan alınan bir kelimede bu kural yazıya da yansımıştır: Far. sâ­ye­­bân "göl­gelik" > Tkm. saayavaan "şemsiye".

Rusçadan alınan kelimelerin ortasında bulunan "-b-"ler ise, söyleyişte de­­ğiş­mez: fabrik > fabrik "fabrika", futbol > futbol "futbol".

21. "z" sesleri de Türkiye Türk­­çe­sinden fark­­lı o­la­rak Türk­men­­­ce­de dai­ma pel­­tek telâffuz edilir. Ancak yazıda bu peltekliği ifade edecek herhangi bir işaret kul­­lanılmamaktadır.

22. Ünsüzlere ait en önemli hususlardan biri de benzeşme meselesidir. Türk­men­cede yaygın benzeşme örnekleri bulunmakta ve bunların bir ço­ğu konuşma sı­ra­sında ortaya çıkmaktadır. Yazıda görülen benzeşmeler de vardır. An­cak bun­la­rın sayısı azdır. Eğer söyleyişte yaygın olan benzeş-melerin tamamı ya­zıya yan­sı­mış olsay­dı, bu gün Türkmence Türkiye Türkçesine çok daha uzak bir yazı dili hâ­line gele­bi­lir­di.

Ünsüz benzeşmeleri, ilerleyici ve gerileyici benzeşmeler olmak üzere kendi için­de ikiye ayrılır. Türkmencede ilerleyici benzeşme örnekleri, gerileyici ben­zeş­me­ örnek­le­ri­­ne oran­la oldukça fazladır:

İlerleyici Benzeşme

-ld- > -ll-: Söyleyişte ortaya çıkar: baldak > ballak "bitki gövdesi", bildi > bil­li "bildi", cürküldi > cürküllü "cıvıltı", çölden > çöllön "çölden", el değse > el leğ­se "el değerse", gel diy > gel liy "gel de", güldür > güllür "güldür", yıldız > yıl­lız "yıldız".

-mb- > -mm-: Bu benzeşmenin  birkaç örneğine yazı­da rast­lan­­mış­tır: tüm­mek < tümbek "tüm­sek", tümmekle- < tümbekle- "yığ­mak, tümsek yap­mak; her­han­gi bir kabı ağzına kadar doldurmak".

Aynı ben­zeş­me söyleyiş sırasında da ortaya çıkmaktadır: caam bilen > caam mi­len "bakır tabakla", caamböörük > caammöörük "bir nakış türü", iişim baar > iişim maar "işim var".

-nd- > -nn-: Söyleyişte ortaya çıkar: caan doğan > caan noğon "can kar­deş", çındır > çınnır "doğru­dur", endik > ennik "alış­kanlık", gaandı > gaannı "su­ya kandı", gün doğanda > gün noğonno "gün doğ­duğunda", käändi > käänni "çok­tu", menden > mennen "benden", mündür > münnür "bindir", sandal > san­nal "san­­dal", sen dääl > sen nääl "sen değilsin".

-ñd- > -ññ-: Söyleyişte ortaya çıkar: cañdan > caññan "çandan, zilden", çañ­dan > çaññan "tozdan".

-ñg- > -ññ-: Yazıda yaygın olarak görülür: eññit < eñgit "ya­maç", iişeññir < iişeñ­gir "ha­ma­rat, becerikli", oññut < oñgut "yaşa­ma­yı sürdürmek için gereken şey", zañ­ñır­da- < zañgırda- "tıngırdamak, şıngır­da­mak".

Söyleyişte de yaygındır: biziñ geçi > biziñ ñeçi "bizim keçi", dañgın > dañ­ñın "bağla", soñ gel > soñ ñel "sonra gel", yeñgin > yeññin "yen".

-sd- > -ss-: Yazıda rastlanan örnekleri azdır: bassır­ma < basdırma "sun­dur­ma, çardak", össürim < ösdürim "yeniyetme".

Söyleyişteki örnekleri yaygındır: atlasda > atlassa "haritada", basdır > bas­sır "hapse attır", cebis dur- > cevis sur- "sağ­lam/sı­kı durmak", çusdur > çussur "hız­­lıdır, yüğrüktür", kesdi  > kessi "kesti", kesdir > kessir "kestir", mah­suus dääl > mahsuus sääl "mahsus/özgü değil", pesde > pesse "aşağıda, al­çak­ta", pes­di > pessi "alçaktı".

-st- > -ss-: Yazıda yassık < yastık "yastık", yassıkdaş < yas­tık­daş "eş, hayat ar­ka­daşı" gi­bi Türkçe kökenli örne­kler de bulunmakla bir­lik­te bu tür benzeş­me­ye daha zi­ya­de Farsçadan Türkmen­ce­ye ge­çen keli­me­ler­de rastlan­mak­ta­dır: Tkm. dessaan  < Far. destân "destan", Tkm. desse < Far. deste "demet; deste", Tkm. hassa < Far. haste "hasta", Tkm. pessaay  < Far. pestây "alçak, düşük", Tkm. ussaat  < Far. ustâd "usta, mahir; üstad".

Aynı benzeşmenin söyleyişte ortaya çıkan örnekleri de bulunmaktadır: astı­na > assına "altına", üstün > üssün "üstün".

-şc- > -şş-: Söyleyişte ortaya çıkar: bääş caanlı  > bääş şaanlı "beş küçük­baş hayvan", bääş cübüt  > bääş şüvüt "beş çift", göreşceñ > gö­röş­şöñ "müca­de­le­ci, savaşçı", guşcağaz > guşşoğoz "kuş­ça­ğız", söveşcek > sövöşşök "sava­şa­cak", yuvaşca > yuvoşşo "ya­vaş­ça".

-şç- > -şş-: Söyleyişte ortaya çıkar: bääş çemçe  > bääş şemçe "beş kaşık", daaş çek-  > daaş şek- "taş çekmek", iişçi > iişşi "işçi", öñ­baş­çı > öñbaşşı "ön­der, lider".

-vb- > -vv-: Söyleyişte görülür: guv baar  > guv vaar "kuğu var", suv bolsa > suv volso "su olursa", tov ber- > tov ver- "burmak, bükmek".

-zd- > -zz-: Yazıya yansıyan örnekleri oldukça azdır: gız­zır­­ma < gızdırma "sıt­ma", ağızzırık < ağızdırık "gem".

Bu benzeşmenin söyleyiş sırasında ortaya çıkan örnekleri yaygındır: atızdır > atızzır "parseldir", bizden > bizzen "bizden", düz dääl > düz zääl "düz/doğ­ru değil", düzdeçi > düzzöçü "çölde yaşa­yan, çöllü", gaz diysene > gaz ziysene "kaz desene", gezdir > gezzir "gezdir", göz­dañ­dı > göz­zaññı "körebe", sizde > sizze "sizde".

Gerileyici Benzeşme

-çş- > -şş-: Söyleyişte görülür: üç şar > üş şar "üç balon", üç şert > üş şert "üç şart".

-tç- > -çç-: Söyleyişte görülür: atçılık > aççılık "atçı­lık", otçı > oççı "otçu".

-ts- > -ss-: Yazıda bu benzeşmenin örneği yok denecek kadar azdır: tüsse < tüt­se "siyah du­man, duman".

Söyleyişteki örnekleriyse yaygındır: atsın > assın "atsın", saağatsız > saa­ğas­sız "saatsiz", tutsa > tusso "tutarsa", ütse > üssö "üter­se, tüylerini ateşle ya­karsa", yiğitsire- > yiğissire- "genç gibi davranmaya ça­lışmak".

-zs- > -ss-: Söyleyişte görülür: çözse > çössö "çözerse", duuzsuz > duussuz "tuz­suz", köözsüz > köössüz "közsüz, korsuz", söz söz­le- > sös sözlö- "söz söy­le­mek", yazsın > yassın "yaz­sın", yaaz soñı > yaas so­ñ­u "bahar sonu".