Hormatlı aalımlar, eziiz doğanlar!
Kelime bitmez; eğer biterse,
insanoğlunun zengin gönlü yeni kelimeler türetir. sözünü ilk duyduğumda
derin düşüncelere dalmıştım.
Bazı insanlar vardır ki; onların
gönül zenginliğinin sınırları ülkelerin
hudutlarını aşıp gider. Bunlar, içinde yaşadıkları
toplumlara öte dünyalardan kelimeler devşiren ve yüz
yılların sırlı perdelerini milletleri için aralayan
şahsiyetlerdir. Arı biziz, bal bizdedir.
diyecek kadar metanetli olan, gücünü içinde bulan böyle
insanların en önemlilerinden üçü bizce Hoca Ahmet Yesevî, Yunus Emre ve
Mahtumkulu Pırağıdır.
Bunlardan Mahtumkulu, sadece şair olmayıp aynı zamanda
bir düşünür ve mutasavvıftır. Kendi boyunun
ağzını yazı dili seviyesine yükselten büyük bir söz
ustasıdır. Bütün bu özelliklerinden
dolayı, yeni dönemde yaşamış bir Türkmen şairi onun
için; Halkıñ öçmez çırağı/Ulı ussat Pırağı
demiştir. Gerçekten de onun şiirleri,
kendi geleneklerini tam olarak yaşayamadıkları zamanlarda
ve daraldıkları kısıtlı mekânlarda Türkmenler için
geniş dünyalara açılan aydınlık bir pencere; bir
çıkış yolu olmuştur. Nitekim ne zaman bir Türkmen
kardeşime rastlasam, konuşmasını Mahtumkuludan bir
şiir parçası okuyarak güçlendirmekte, söylediklerine bu
şiirlerden deliller aramaktadır.
Mahtumkulu'ya Türkmenlerin derin hürmet
beslediklerini ve ona saygıda kusur etmediklerini, daha önce
kısıtlamalar yüzünden yayımlanamamış
şiirlerinin toplandığı kitaba Bağışla Bizni
Bağışla Bizi adının verildiğini görünce bir
kez daha anlamış oldum.
Yukarıda, Mahtumkulunun Türkmen
ağzını yazı dili seviyesine yükselttiğinden söz
etmiştik. Kendinden önce
yaşamış olan Bayram Han ve Vepayı gibi Türkmen
aydınları eserlerini Çağataycayla yazarken; Mahtumkulu, bu
yolu izlemeyip Çağatayca unsurlardan da faydalanmakla birlikte
şiirlerini Oğuzcayla yazmıştır. Bu
yüzden onun şiirleri karışık dilli eserlerin
taşıdığı özelliklere sahiptir. Karışık dilli eserler ya da bir başka
ifadeyle olga-bolga meselesi, Türkologları uzun süre meşgûl
etmiştir.
11-12. yüzyıllara kadar konuşma dili
olarak varlığını sürdüren Oğuz Türkçesi, bu
yüzyıllarda yazı dili hâline gelmiştir. Oğuzcanın ilk
ürünlerinde Doğu Türkçesi özelliklerine de rastlandığı
için bunlar, karışık dilli eserler1 olarak nitelendirilmiştir. Karışık
dilli eserlerde ol- fiili, yer yer bol- şeklindedir. bar- gitmek, varmak, ber- vermek ve bar var
kelimelerinin b-li şekilleri de bulunmaktadır. Yaklaşma
hâli eki, zaman zaman -ga/-ge; yükleme hali eki ise -nı/-ni
şeklindedir. Oysa Eski Anadolu Türkçesinde bol-
fiilinin b-si düşmüştür. bar-, ber- ve bar kelimelerinin
başında bulunan b-ler v-ye dönmüştür. Yaklaşma hâli
eki, -a/-e; yükleme hâli eki de -ı/-i şeklindedir.
Öte yandan karışık dilli eserlerde,
Eski Anadolu Türkçesinin sonraki dönemlerine ait ürünlerde hiç rastlanmadığı
hâlde günümüz Türkmencesinde yaygın olarak kullanılan kelime ve
şekiller bulunmaktadır.
Bazı kelimeler ise, Eski Anadolu Türkçesindeki kullanım
özelliğiyle değil de Türkmencedeki kullanımla
karşımıza çıkmaktadırlar: aylak oraya (Tkm.
eylääk), ayrılduğ-a ayrıldık işte, buylak
buraya (Tkm. beylääk), cahân dünya, cihan, diñe yalnız,
kañrılduğ-a bir tarafa eğildik işte, geçdi-le geçti
ya, geçti işte, geldi-le geldi ya, geldi işte, meñzemek
benzemek, şeher şehir, yañı yeni, yiblik iplik.
Mahtumkulunun Oğuzca
ağırlıklı bir dille yazdığı şiirlerde
yer yer Çağatayca serpintiler bulunmaktadır. Bu yönüyle onun şiirleri karışık
dilli eserlerle benzerlikler gösterir. Ancak bu
karışıklıkta bir kargaşa olmayıp zenginlik
vardır. Mahtumkulunun şiirlerindeki bu
özellik, yeni bir lehçenin nasıl oluştuğunu merak edenlere de
ilgi çekici ipuçları vermektedir. Üzerinde
duracağımız örneklerle konu daha iyi
anlaşılacaktır.
Mahtumkulunun şiirlerinde olmak fiili, hem
ol- hem de bol- şeklinde geçer. Günümüz Türkmencesinde bol- şeklinde kullanılan fiilin
Mahtumkulu döneminde b-si düşmüş olarak görülmesi Oğuzca bir
özelliktir. b-li biçim ise Çağatayca
kaynaklı olmalıdır. Aşağıdaki
örneklerde aynı mısra veya dörtlük içerisinde söz konusu fiilin
iki türünün de yer alması dikkat çekicidir:
Ömrüñ olsun bäş yüz yıldan zıyada,
Rekabıñda duşman yörsün pıyada,
Özüñ hem susenden bolğul azada,
Sapar kılğuñ bir gün ağaç at bilen.
(II/36/3)2
Ger enayat bolmasa senden, açılmaz yolumız,
Tutğun olar dayıma, bolmaz küşat
ıkbalımız,
Cebr ile bimar olup, aşufta bolğan halımız,
Rehm edip, sen sormasañ, bir ayrı yarım
galmaz-a.
(I/23/2)
Namarda mert olan kişi il bolmaz
(II/35/2)
Mahtumkulu, bar-, ber- ve bar kelimelerini Çağatay Türkçesinde
olduğu gibi bli kullanmıştır: bar (I/18/8) var,
baradır (II/83/1) gidiyor, bardır (I/19/3) vardır,
barğan (I/20/4) giden, berer (II/73/2) verir, berğil (I/10/5)
ver. Günümüz Türkmencesinde de bu kelimeler Mahtumkulunun
şiirlerinde olduğu gibi blidir. Oysa bu
kelimelerin ilk sesinin Oğuzcada vye dönmesi beklenirdi.
Türkmenlerin yüzyıllarca Doğu Türklerine yakın bölgelerde ve
zaman zaman onlarla iç içe yaşamış olması, belki de bu
dönüşümün gerçekleşmemesinin en önemli sebebidir. Türkmen yurdunun
coğrafî konumundan dolayı, Türkmence bazı özellikleri
bakımından Azerbaycan, Gagauz ve Türkiye Türkçelerinden
farklılaşarak kuzey veya doğu lehçelerine yaklaşır.
Mahtumkulunun şiirlerinde -gan/-gen sıfat fiil eki, hem
Çağatay Türkçesindeki gibi gli hem de Oğuzcadaki gibi gsi
düşmüş olarak (-an/-en) geçer. Bu yüzden barğan (I/20/4)
giden, besleğen (II/38/4) besleyen, bolğan (I/23/2) olan,
durğan (I/7/3) duran, getirğen (I/8/9) getiren, suvlağan
(II/38/5) sulayan örneklerinin yanında bakan (II/10/3) bakan, duran
(I/8/4) duran, bükülen (III/36/1) bükülen, islän (II/14/4) isteyen, okan
(II/10/3) okuyan, yığladan (III/25/5) ağlatan,
yığlan (II/10/3) ağlayan örneklerini de görmekteyiz.
İlgi hâli eki; ayralıknıñ (I/17/4)
ayrılığın, birevniñ (II/3/2) birisinin, gulnuñ
(I/8/5) kulun, ölümniñ (II/36/2) ölümün, pelekniñ (III/5/4) feleğin,
tutğanıñ (II/35/2) tutanın örneklerinde olduğu gibi hem
Çağataycaya uygun olarak hem de dağıñ (I/14/7)
dağın, göğüñ (I/14/7) göğün, peleğiñ (III/8/4)
feleğin, merdiñ (II/35/2) merdin, yeriñ (I/14/7) yerin
örneklerinde olduğu gibi Oğuzcaya uygun olarak şiirlerde yer
almıştır.
Yaklaşma hâli eki; älemğe (I/14/6) dünyaya, âleme,
birevğe (II/3/3) birisine, dünyäğe (II/3/1) dünyaya, kimğe
(III/25/2) kime, kişiğe (II/35/5) kişiye, periğe
(III/20/2) periye, resulğa (II/3/7) peygambere,
yağşığa (II/3/4) iyiye örneklerinde Çağataycada
olduğu gibi gsi düşmemiş şekliyle; äleme (II/28/3)
dünyaya, âleme, derde (II/14/3) derde, dünyäye (II/24/1) dünyaya, emrine
(II/7/4) emrine, ırağa (III/13/4) uzağa, kitaba (II/21/2)
kitaba, pığambere (II/32/4) peygambere,
yağşılara (II/35/3) iyilere örneklerinde ise Oğuzcada
olduğu gibi gsi düşmüş hâliyle
kullanılmıştır.
Şu örneklerde yükleme hâli eki, Çağataycada olduğu
gibidir: älemni (II/16/4) dünyayı, âlemi, dövlerni (II/16/3)
devleri, gözellerni (III/35/3) güzelleri, namartnı (II/3/3)
namerdi, sözümni (I/18/8) sözümü. Bazı örneklerde ise ekin
Oğuzcadaki kullanılışını görmekteyiz:
peleği (III/6/3) feleği, yamanı
(II/3/4) kötüyü.
Bazı kelimelerde, Çağataycada olduğu gibi, zamir nsi
bulunmamaktadır: sanıda (III/19/3) sayısında,
yanıda (III/19/3) yanında, pikriden (II/36/2) fikrinden,
belasığa (II/3/6) belâsına. Bazı kelimelerde ise,
Oğuzca özellik ön plâna çıkarılarak zamir nsine yer
verilmiştir: tününde (I/14/1) gecesinde, gününde (I/14/1) gününde,
dağında (I/16/1) dağında, boynundan (I/16/1)
boynundan, içinde (II/5/1) içinde.
Son olarak Oğuzcayla Çağatay Türkçesini birbirinden
ayıran ve değil anlamına gelen iki önemli kelimeyi de şairin
kullandığını belirtmek istiyoruz. Bunlardan
däl (III/25/4) Oğuzcaya, imes (I/19/7) ise Çağataycaya
mahsustur.
Meni sabır bilen diñläniñiz üçiin hemmääñiz köp sağ boluñ!
* 14 Mayıs 1998de
Aşkabatta yapılan Mahtumkulunun Sanatında Hoca Ahmet
Yesevî Tesiri adlı uluslararası konferansa sunulan bildiri.
1 Bkz. MANSUROĞLU,
Mecdut: Şeyyad Hamzanın Doğu
Türkçesine Yaklaşan Manzumesi, Türk Dili Araştırmaları
Yıllığı-Belleten-1956, s. 125-144; BULUÇ, Sâdettin:
Behcetül-Hadâik fî Mevizetil-Halâikten Derlenmiţ Koţuklar,
Türk Dili Araţtırmaları
Yıllığı-Belleten-1963, s. 161-201; KORKMAZ, Zeynep: Eski
Bir Kudurî Çevirisi, XI. Türk Dil Kurultayında Okunan Bilimsel
Bildiriler-1966, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1968, s.
225-231; CANPOLAT, Mustafa: Behcetül-Hadâik fî Mevizetil-Halâik, Türk
Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten-1967, s.
165-175; TEKİN, Şinasi: 1343 Tarihli Bir Eski Anadolu Türkçesi
Metni ve Türk Dili Tarihinde Olga-bolga Sorunu, Türk Dili
Araştırmaları Yıllığı-Belleten-1973-1974,
s. 59-157.
2 Örneklerden sonra gelen
parantez içerisindeki ilk rakam, Mahtumkulunun Kiril harfli şiirlerini
içine alan kitabın (MÜLKAMANOV, A. - M.
ÖVEZGELDİYEV - M. ÇARIYEV - A. NURYAĞDIYEV - G. NAZAROV:
Mağtımğulı -Şığırlar-,
"Türkmenistan", Aşğabat,